Tarihî fedakârlığı nesneler anlatıyor

Tarihî fedakârlığı nesneler anlatıyor

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Şehitlerin taşındığı sedye, savaş görmüş ameliyat aletleri, esir düşen askerlerin hikâyeleri, basılan kartpostallar ve bir yığın acı hatıra… Türk Kızılay, Çanakkale Savaşlarında hizmet veren Ağadere’deki hastanenin yerine müze yaptı; sağlıkçıların tarihî fedakârlıkları gözler önüne serildi.

MURAT ÖZTEKİN
ÇANAKKALE

Çanakkale’nin Kilitbahir köyünün Ağadere mevkiinde, 2017 yılının şubat ayında yapılan çalışmalarda bir mermere denk gelinir. İşçiler mermeri kaldırdıklarında alt kısmında yazıların olduğunu fark ederler. Buldukları şey tarihî bir mezar taşıdır. Bunun üzerine Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihî Alan Başkanlığı ekipleri, taşta ne yazdığını aydınlatırlar. Geleneklere pek uygun olmasa da söz konusu mezar taşında şunlar yazılıdır:
“İhvana; bakup sanmayın ki ben öldüm / Değil, ancak askerin son rütbesin buldum / Din ve vatanımız yaşaması için Türk’ün/ Bilin ki kardeşler en şereflidir bu ölüm / 42. Alay’ın 2. Tabur’undan. Zağferanbolulu Kalıpçı Ali Usta Mahdumu Mehmet Çavuş”
İşte bu mezar taşının bulunduğu Ağadere Mecruhin Hastanesi, şehadet şerbetini içen Kalıpçı Mehmed Çavuş gibi birçok Türk askerinin tedavi görüp, vefat edenlerin ise hemen oracığa defnedildiği bir yerdi. Çanakkale Muharebelerinin en çetin günlerinde hizmet veren hastane, dramatik hadiselere sahne olmaktaydı. Milletlerarası anlaşmalara rağmen düşman gemileri, namlularını hastaneye çevirmekte, sağlıkçılar üzerlerine bomba düşme tehlikesini göze alarak çalışmaktaydı. Türk Kızılay, 152. kuruluş yıl dönümüne işte orada yaşanan hadiseleri bir müze ile gün yüzüne çıkardı...

Tarihî fedakârlığı nesneler anlatıyor

TARİH DERSİ GİBİ
“Kızılay Ağadere Müzesi”, geçtiğimiz hafta Ağadere Mecruhin Hastanesi Şehitliğinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan ve Türk Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık’ın da katıldığı törenle açıldı.
Müzenin ilk sergisi olan,“İki Hilal, Tek İstikbal” sağlık çalışanlarının fedakârlıklarını günümüze taşıdı. Bugünlerde pandemiyle mücadele eden tabip ve hemşirelerin, harp zamanında katlandığı çok daha büyük sıkıntılar, hikâyeler ve tarihî nesnelerle yansıtıldı. Sergi, bütün bunların yanında Osmanlının genç entelektüel birikiminin Çanakkale’de nasıl eridiğini de acı bir şekilde hatırlattı.
“İki Hilal, Tek İstikbal” sergisinde sağlıkçıların kullandığı tıbbi aletlerin yanı sıra Kızılay’ın bastırdığı kartpostallar, yardım makbuzları ve gazeteler gibi matbu nesneler de teşhir edildi. Sergi alanındaki abidevi duvarda ise hastanede hayatını kaybeden 2 bin 456 şehidin adı yer aldı.

Tarihî fedakârlığı nesneler anlatıyor

EFENDİM, AİLEM YAŞIYOR MU?
“İki Hilal, Tek İstikbal” sergisinin en dikkat çeken kısımlarından biri esir asker mektuplarının hikâyelerine yer verilen bölüm... Çanakkale’de Fransızlar tarafından esir alınan Adapazarlı Abbasoğlu Ali’nin mektubu da onlardan. Talihsiz asker mektubunda “20 ayı aşkın zamandır, göndermekte olduğum mektuplarıma cevap alamıyorum. Lütfen ailemi ve çocuklarımın yaşayıp yaşamadıkları hakkında biraz bile olsa bilgi verilmesi için aracılıkta bulunmanızı istirham ederim” ifadeleriyle yalvarıyor. İngilizlere esir düşen Karacabeyli Onbaşı Mehmed de mektubunda, babasının hayatta olup olmadığını soruyor. Arşivinde mektupların yanı sıra 75 esir defteri, 300 binden fazla esir kartı bulunan Türk Kızılay, bu vesikaları bir proje ile araştırmaya açmayı planlıyor.

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...