Müminlerin sığınağı, Ümmü Gülsüm

Müminlerin sığınağı, Ümmü Gülsüm

RAMAZAN 2013 Haberleri

Müşriklerin eza, cefa ve hakaretlerine göğüs gerdi; evi, annesi Hazret-i Hadice'nin vefatından sonra mümin kadınların en emin sığınağı oldu…

Resûlullah efendimizin üçüncü kızı olan Ümmü Gülsüm (radıyallahü anhâ) ablası Rukayye ile kader çizgileri birbirine benzeyen ikiz gibidirler. Aralarında zaten bir yaş vardır, fiziken de ruhen de birbirlerini andırırlar. Ümmü Gülsüm cahiliye döneminde Uteybe ile nikâhlanır. Allahü teâlâ "Tebbet" sûresini nâzil buyurunca; Ebû Leheb oğullarına baskı yapar ve 'O'nun kızlarını boşayın' dedi. Onlar da babalarının sözünü tutar. Böylece Habîbinin gülleri, iman ve insanlıktan nasibi olmayan müşrik ellerden kurtulmuş olur. O yıllarda müşriklerin eza, cefa ve ambargoları iyice artar. Haşimoğullarıyla birlikte Müslümanlar Ebû Tâlib Mahallesinde hapsedilir. Üç yıl süren bu nbsp;ambargoda aç ve susuz bırakılırlar. Ümmü Gülsüm de bu zor ve sıkıntılı günlerde anne ve babasının elem ve kederini hafifletmeye çalışır. Annesi Hazret-i Hadice'nin Mekkeli kadınlara yönelik tebliğ çalışmalarına destek olur. İlk müminlerin en emin sığınağı Hadice validemizin evidir ki onun vefatından sonra bu vazife, o ve kardeşi Hazret-i Fatıma'ya kalır.
Ablası Rukayye, Hazreti Osman ile evlenmiş, ancak Bedir Zaferinin müjdeli haberleri Medine'ye ulaştığı sıralarda ruhunu teslim etmiştir. Hazreti Osman bu vefatın ardından üzüntülü ve ağlamaklı bir halde Resûl-i Ekrem efendimizin huzuruna varır. Elem ve kederini yüzünden okuyan Fahr-i Kâinat efendimiz onun hal ve hatırını sorar ve, "Ey Osman! Neden bu kadar üzüntülüsün?" buyurur. O da; "Yâ Resûlullah! Ben üzülmeyeyim de kim üzülsün? Kızınızın vefatıyla yalnız kaldım. Daha da mühimi sizinle olan hısımlık bağım koptu" der. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz; "Ey Osman! Allahü teâlâ Ümmü Gülsüm'ü de sana nikâhlamamı emretti" buyurur. Bu müjde üzerine Hazreti Osman ikinci defa Resûl-i Ekrem efendimize damat olma şerefine nail olur. Bundan böyle "Zinnûreyn=İki nur sahibi" unvanıyla çağırılacaktır…
ABLALARININ YANINA DEFNEDİLDİ nbsp;
Ümmü Gülsüm (radıyallahü anhâ) altı sene boyunca Hazret-i Osman ile birlikte huzur ve neşe dolu, mesûd bir hayat yaşar. Hudeybiye muâhedesinde beyat-ı rıdvan'da bulunur. Kaza umresine katılır, Mekke fethine iştirak eder. Sevgili Peygamberimizin nâzenin üçüncü gülü Ümmü Gülsüm, hicretin dokuzuncu yılında hastalanır. nbsp;27 yaşına yeni girmiş, henüz çocuğu da olmamıştır. Gariptir, babası ve kocası Tebük Seferine çıkmışlardır. Fahr-i Kâinat Efendimizin genç bir yavrusu daha hayata gözlerini yummak üzeredir. Ümmü Gülsüm (radıyallahü anhâ) son nefesini alıp verirken İslâm ordusunun Medine'ye girdiği haberi gelir. "Babam ve zevcim salimen geldiler mi?" diye sorar. Babası ve kocasının sağ sâlim döndüklerini duyunca biraz kendine gelir gibi olur. Fakat çok geçmeden ruhunu teslim ederek ebedî yurduna uçar. İki cihan güneşi efendimiz kızının yanına girdiğinde Ümmü Gülsüm'ün bedeni daha yeni soğuyordur. Cenâze namazını Fahr-i Kâinat efendimiz kıldırır. Duâ ve gözyaşları arasında Baki Kabristanına ablaları Rukayye ve Zeyneb'in yanına defnedilir...
Ümmü Gülsüm'ün vefatı Hazret-i Osman'ı çok mahzun eder. İki cihan güneşi Efendimiz onu teselli için: "On tane kızım olsaydı biri öldükçe onları birer birer Osman'a nikâhlardım" buyurur. Ona sevgi dolu iltifatta bulunur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...