Ehl-i Sünnet âlimleri ne güzel ölçüler bildiriyor: Almak ahirette

- Güncelleme:
Ehl-i Sünnet âlimleri ne güzel ölçüler bildiriyor: Almak ahirette

Ramazan Haberleri

Allah rızası için yapılan hizmette vermek vardır, almak yoktur. Bu yolda dünyada almak yoktur, ahirette alınacak. Sıfırla uğraşan, sıfırdır. Gerçekle uğraşan, aziz olur. Gerçek, Allahü teâlânın beğendiği şeylerdir.

HAZIRLAYAN: ÖMER ÇETİN ENGİN

> Allahü teâlâ bir kuluna iki şey vermişse her şeyi vermiştir:
Doğru iman, yani ehl-i sünnet itikadı.
Büyükleri tanımak. [Mezhep ve itikad imamlarımızı, ehl-i sünnet âlimlerini, silsile-i aliyye büyüklerini tanımak, yani yollarında olmak, hepsinin yolu birdir.]
Allahü teâlâ bu iki nimeti vermişse bu seçilmiş demektir. Bunu Allahü teâlâ seçmiş ve sevmiş, ben seçmiyorum, ben sevmiyorum olur mu hiç öyle şey.

> Dünyada en zor şey, bu büyükleri tanımaktır. Her şeye bu büyükleri tanımakla kavuşulur.

> Büyüklerin kalbinde bir kuruş menfaat düşüncesi olsaydı, yaptığı hizmetler dururdu.

HAKKI BATILI AYIRMAK

> Mürşid-i kâmil demek, hakkı hak, bâtılı bâtıl bilen zat demektir. Onlara kavuşanın ve hatta onların sâdık bendelerine, talebelerine kavuşanın en büyük kârı, hakkı hak, bâtılı bâtıl bilmesidir. Bu ise, erişilmesi en zor noktadır. Dünyada en zor şey, doğruyu bulmaktır .

> Hakiki Müslümanın üç vasfı vardır:
1-Doğru iman,
2-Sahih ibadet,
3-Ehl-i sünnet itikadını yaymak. Bu üç büyük nimetin devam etmesinin şartı ihlas ve sabırdır.

> İmanın düşmanı içimizde, kendi nefsimiz, bunun da yardımcısı şeytan, meydanı da dünyadır.

ALMAK YOK VERMEK VAR

> Allah rızası için yapılan hizmette vermek vardır, almak yoktur. Bu yolda dünyada almak yoktur, ahirette alınacak. Eğer almak istiyorsanız dünyada verin. Dünyada almak olmaz. Almak ahirette.

> İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür. Nasıl ölürse öyle dirilir. Allah’ın dinine hizmet için yaşayalım. Yoksa kendin için, bilmem ne için yaptığın, uğraştığın her şey, boştur. Sıfırla uğraşan, sıfırdır. Gerçekle uğraşan, aziz olur. Gerçek, Allahü teâlânın beğendiği şeylerdir.

> İman çarşıda satılmaz, miras kalmaz. İyiliğe elverişli olmayan kişi Peygamberi görse de Müslüman olamaz.. Allahü teâlâ seçiyor. Buna verdim diyor. Seni dost edindim diyor Cenab-ı Hak… Müslüman demek, Cenab-ı Hakkın seçtiği, dost edindiği insan demektir, ona göre hareket edin.

> İnsanın eline diken bile batsa bir günah sebebi iledir. Günahın karşılığı dünyada veriliyorsa büyük nimettir. Ahirette verilirse felakettir. Suç varsa ceza vardır.

> Bir günah işleyen hemen bir iyilik, bir hayır işlemelidir. Sevap gelir, günah gider. Birbirini dengelemelidir.

> Cömertlik, Allahü teâlânın büyük bir nimetidir. Siz cömert için üzülmeyin, çünkü o düşerken Allahü teâlâ elinden tutar, kaldırır onu.

> Çok şey isteyin, isteyenin değil verenin azametine bakın. Namazda şehitlik evliyalık isteyin.

> Tarla ve bahçenin, hasıl olan nimetin şükrü uşurla verilir. Malın, paranın şükrü, zekâtıyla olur, aynı zamanda malı, parayı temizler. Zekâtı vermeyen iki suç işlemiş olur:

1- Emre itaatsizlik,
2- Fakirin hakkını gasp!

Namazın kabulü için de, zekât gereklidir, namaz imanla gitmeye vesile olur.

> Herkesi kuyunun dibinde gören kimse, kendisi kuyunun dibindedir.

> En büyük düşman nefs ve işlediğimiz günahlardır. En yakın dost da tevbe istigfardır.

BENİ SEVMEYEN MÜMİN YOKTUR

Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” şöyle anlatmıştır: Annem müşrik bir kadın idi. Ne kadar İslam’a davet ettiysem de kabul etmedi. Bir gün yine onu islama davet ettim. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hakkında bir söz söyledi. Çok incindim. Ağlayarak Efendimizin huzuruna gittim. Bu durumu anlatıp, “Ya Resûlallah, bir dua ediniz de Allahü teala Ebû Hüreyre’nin annesine iman nasip etsin” dedim. “Ya Rabbi, Ebû Hüreyre’nin annesine hidayet ver” diye dua buyurdu. Anneme müjde vereyim diye eve gitdim. Evin kapısını kilitli buldum. Annem biraz sonra kapıyı açtı ve, “İnnî eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlühü” diyerek Müslüman olduğunu bildirdi. Ben hemen koşarak Resûlullahın huzuruna gittim. Sevincimden ağlayarak müjdeyi verdim. Sonra, “Ya Resûlallah, bir dua daha ediniz de Allahü teala insanların kalbinde ben ve annemi sevgili eylesin ve onları da bizim kalbimizde sevgili eylesin” dedim. Resûlullah bunun için de dua buyurdu. Hiçbir mümin yoktur ki, benim adımı işitsin de beni sevmemiş olsun.

EŞYANIN LANET ETTİĞİ KİMSE

Dünyada alkollü içki içenler, sarhoş olarak haşr olunur. Başları, kolları, bacakları açık olarak sokağa çıkan kadınlar, kızlar, buralarından kanlar, irinler akarak haşr olunur. Zurnacı zurna çalarak haşr olunur. Her kimse, böyle Allahü teâlânın yolundan ayrılırsa, o hâl üzere haşr olunur. Sahih olan hadîs-i şerîfte rivayet olundu ki: (Şarap içen kimse, ateşten şarap kabı boynuna asılmış ve kadehi elinde olarak yeryüzündeki leşlerin hepsinden daha fena koktuğu ve yeryüzündeki eşyanın hepsi ona lanet ettiği hâlde haşr olunur). (devam edecek)

EFENDİMİZİN DUALARI

(Allah’ım, nankörlükten ve kabir azabından sana sığınırım.) 
[Müslim]

ESHAB-I KİRAMIN HİKMETLİ SÖZLERİ

“Kıyâmet günü kul Allahü teâlânın huzûruna getirildiğinde, Cenab-ı Hak ona; “Ey kulum, sen benim için dostlarımı sevdin mi? Tâ ki ben de o dostlarım için seni seveyim” buyuracak.
EBÛ HUREYRE ( radıyallahü anh )

AY'IN HİKMETLİ MESAFESİ

Ay’ın Dünya’ya mesafesi 384 bin km’dir. Şayet 380 bin km olsa (yani 4 km eksik olsaydı) bütün kara parçalarını med-cezir sebebiyle günde 2 defa su kaplardı. Ay, Dünya’ya biraz daha yakın olsaydı, Dünya’ya çarpardı.

NİÇİN ÖĞRETMİŞ?

Babaeski’nin hanım erenlerinden “Bolca Nine”miz var “rahmetullahi aleyha”.
Akrabasından genç bir hanıma, durup dururken teyemmüm yapmasını öğretti bir gün. Tekrar tekrar yaptırıp ezberletti âdeta.
Ve sordu:
- İyice öğrendin mi kızım?
- Evet ama, hikmetini anlıyamadım. Hani teyemmüm bana lazım olmaz da.
- Neden lazım olmazmış?
- Bu yörede su bol da ondan.
Bolca Nine güldü:
- Kızım, yalnız su olmadığında mı teyemmüm lazım olur? Mesela bir yerinde yara çıkar, su değdiremezsin oraya. O zaman da teyemmüm etmen icab eder.
Pek tatmin olmamıştı genç kız. Ama aradan uzun yıllar geçti.
Hatta Bolca Nine vefat etti. O da yaşlanmış ve yara çıkmıştı ellerinde.
Doktorlar;
- Su değdirmeyeceksin, dediler.
O zaman hatırladı Bolca Nine’yi.
Artık o, her teyemmüm alışta “Fatiha”lar gönderiyordu temiz ruhuna.
Allahü teâlâ şefaatine kavuştursun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...