CHP'li gazetecinin Noel isyanı! "Noelizm" akımı ne zaman başladı
Sosyal medyada sıklıkla tartışma konusu olan Noel ve yılbaşı kutlamaları yakın tarihe kadar hiç görülmeyen bir şeydi. Peki bu Noel kutlama furyası ne zaman başladı? Bunun cevabına dair gazete arşivlerindeki 2 yazı fikir veriyor. İlki CHP'li bir gazetecinin 1934 yılında kaleme aldığı yazı, diğeri Yazarımız Sevinç Çokum'un 1997 yılında "Noelizm" yazısı...
- Noel ve yılbaşı kutlamaları yıllardır tartışmalı bir konu oluyor.
- Yılbaşı kutlamaları esas olarak Hristiyanlar tarafından kutlanan geleneklerden.
- Katolik ve Protestan kiliselerinin etkisinden dolayı günümüzde Noel kutlamalarında Noel ağacı, ev süslemeleri ve Noel Baba gibi gelenekler görüyor.
- 1934 yılında bir gazeteci, yılbaşı kutlaması geleneğine karşı bir eleştiri yayınlamıştır.
- 1997 yılından itibaren Türk toplumunda Noelizm yayılmaya başlamış.
- Eryılmaz Noel Baba’yın edebiyatın Batılılaşması ve Noel kutlamalarının artan israfı eleştiriyor.
ALİ TÜFEKÇİ - Alış veriş ve eğlence sektörünün de merkezine yerleşen Noel gelenekleri, Aralık ayı itibariyle her yerde kendini gösteriyor.
Yılbaşı ve Noel konusu sosyal medyada her yıl olduğu gibi bu yıl da tartışmaların odağında.
Bir üniversitenin bahçesindeki çam ağacının Noel ağacına dönüştürülmesinden Filistin'de yeni yıl kutlama görüntüleri üzerinden yürütülen tartışmalara, pek çok içerik sosyal mecralardan dolaştırılıyor.
Tartışmalarda kutlamaları savunanların "Biz yeni yeni yılı kutluyoruz, Noel'i değil" ifadesi çıkanlardan "Yeni yılı neden Noel ağacıyla, Batı gelenekleriyle kutluyorsunuz" sorusuyla karşılık buluyor.
CHP'Lİ GAZETECİNİN NOEL İSYANI
Noel ve yılbaşı kutlamaları esasında asırlardan beri Hıristiyan vatandaşlar tarafından kutlanan geleneklerin başında geliyor. Ancak Katolik Hıristiyanlar ile Ortodoksların kutlamaları arasında fark bulunuyor.
İstanbul Fener Rum Patrikhanesi, Romanya ve Bulgaristan Ortodoks Kiliseleri Noel’i 25 Aralık’ta kutluyor. Rus, Sırp, Gürcü Ortodoks Kiliseeleri ve Kudüs Patrikhanesi gibi Jülyen takvimini esas alan Ortodokslar Noel’i 7 Ocak’ta kutluyor. Yani hala kendi takvimlerini devam ettiriyorlar.
Bu kutlamalar da Katolik Batı ülkelerindeki gibi değil de daha sakin, ibadet odaklı icra ediliyor.
Katolik ve Protestan kiliselerinin tesiri ve sermayenin de şekil vermesiyle günümüz kutlamalarındaki adetleri görüyoruz: Noel ağacı, ev süsleme, Noel Baba figürleri, gece eğlenceleri...
Gazzeli çocuktan insanlığa tokat gibi yılbaşı mesajı: Biz yeni yılı ölümler, yaralanmalar ve bombalarla kutluyoruz
Noel Baba'nın başına silah dayadılar!
Peki bu adetler ülkemizde Türk cemiyet hayatına nasıl girmişti? İşte bunun cevabını Orhan Selim adlı CHP'li bir gazeteciden öğreniyoruz.
Tabi yazıda "Öz Türkçe" cereyanına uyulduğu için o yıllarda uydurulan kelimeler kullanılıyor. "Kutlamak" kelimesinin de ilk uydurulduğu hali olan "kutlulamak" ifadesinin sıkça geçtiğini görüyoruz.
90 yılda nasıl bir zihniyet değişimi yaşandığını gösteren 1934 yılındaki "Danslı Çay... Noel Ağacı" başlıklı yazıda, Noel adetleriyle kutlanan bir yeni yıl eğlencesi şöyle eleştiriliyor:
“Yılbaşını kutlulamak için yaptığım danslı çaya gelmenizi candan dilerim.”
Şu yukarıda okuduğunuz yazıları bir kartın üstüne yaldızla dizdirtip bana bir arkadaş göndermiş. Ben, bizde yılbaşını kutlulamak diye bir görenek olduğunu bilmiyorum. Bu bir Frenk göreneği olsa gerek.
Yılbaşını ben ne diye kutlulayayım? Yılbaşıyla öteki günlerin bence bir ayrılığı yok ki… Yılbaşında ne olmuş? Emperyalizm o gün mü denize dökülmüş, yoksa halifeliğin kaldırılması böyle bir yılbaşı gününe mi rastlar?
Belki de büyük bir bilgili adam bundan şu kadar yıl önce, böyle bir yılbaşında, adam oğullarına sağlık verecek bir nesne bulmuştur. Öyle mi? Hayır mı? Öyleyse yılbaşı neyime gerek?
Gelelim “danslı çay”a… Şekerliyse çayın içildiğini, dereyse geçildiğini bilirdim. Ancak ister geçilen, ister içilen çeşidinden olsun, çayın dans ettiğini bugüne dek duymamıştım doğrusu…
Danslı çay… Bu, salçalı makarna gibi bir nesne de olabilir… Öyle mi? Hayır mı? Öyleyse bu danslı çay ne olsa gerek?
Bana “yılbaşını kutlulamak için danslı çay yapacağını” yaldızlı bir kartla bildiren arkadaşa dün vapurda rastladım. Yanında karısıyla üç çocuğu da vardı.
Yanaştım; gönderdiği kartla ne demek istediğini sorayım dedim. O, bana ağız açtırmadan çabucak söze başladı:
— Görülecek şeydi doğrusu… Bizim çocuklar bayıldılar…
Afalladım:
— Neydi o görülecek nesne? Çocuklar niye bayıldılar? dedim.
— Noel ağacını görsünler diye bizimkileri restoranına götürdüm. Bir Noel ağacı kurmuşlar; görülecek şey…
Bizim arkadaş, vapur Kadıköy’e gelinceye kadar Noel ağacını anlattı durdu. Ben bir türlü puntuna getirip “danslı çay”ın ne demek olduğunu soramadım.
Yalnız iskelede; o otomobiline, ben tramvayıma binmek için birbirimizden ayrılırken dayanamadım, kulağına eğildim:
— Hay, kafana Noel ağacı yıkılaydı, dedim…
Şimdi aksoylu arkadaşıma karşı böyle bir kabalıkta bulunduğum için onun “yılbaşı kutlulanmasına” gidemeyeceğime, salçalı makarna çeşidinden danslı çayın ne biçim bir nesne olduğunu göremeyeceğime yanıyorum."
Usta yazar Sevinç Çokum: Beni öldükten sonra kabul edecekler
"NOELİZM"İN YAYILIŞI
Peki Noel'in daha kalabalık kitlelere yayılması ne zaman yaşandı? Bunun cevabını ise eski yazarımız edebiyatçı Sevinç Çokum dile getiriyor.
Çokum 1997 tarihinde kaleme aldığı "Noelizm" yazısında 90'larda başlayan Noel ve yılbaşı kutlama geleneklerinin geçmişini şu satırlarla anlatıyor:
Benim çocukluk yıllarımda Türk-İslam ahlakıyla bezeli mahallelerimizin yılbaşı kutlayanları parmakla gösterilirdi. Noel, bütün şaşaasıyla daha çok Hristiyanların oturdukları kesimlerde yaşanırdı. Mesela o yıllarda Türklerle meskûn mahalleler yılbaşı geceleri uykuya dalmışken, Şişli, Beyoğlu gibi semtlerde Ermeni ve Rum vatandaşlar gece on ikide eski yılı kovalamak için teneke çalar, şişe kırar, ondan sonra sofra sofra gezip sabaha kadar eğlenirlerdi.
Bizim oturduğumuz mahallede çam süslemiş, mumlarını yakmış bir eve hayretle, yabancı yabancı bakılır; bu kutlama ve süslemelerin sebeb-i mucibesine akıl erdirilemezdi.
“Herhalde ailenin özel bir eğlencesi” denilip geçilirdi. Dolayısıyla insanlar günlük hayatlarını o geceye hiçbir özellik katmaksızın yaşar, belki bir süre radyo dinlenir, sonra mahalle kendi alışılmış karanlığına bürünürdü. Hiç kimsenin derdi ve gayesi değildi yılbaşı kutlamak.
Hele Anadolu… Yılbaşı gecelerine bigâne ve kayıtsızdı. Oraya da bu eğlenceleri bürokratlar ve siyasi parti mensupları götürdü. Buna bir ilimizi ziyaretim sırasında şahit olmuştum. Çok da şaşırmıştım. Yetmişli yıllardı. Sonraları, zelzelede yıkılan ünlü bir otelde yılbaşı kutlanıyordu. İstanbul’u aratmayan bir debdebe; müşterisine hizmet ettikten sonra geri geri yürüyen garsonlar, her taraftan yağmur gibi inen bir müzik tertibatı ve salonları dolduran omuzları dik, kalburüstü insanlar… Çevredeki kendi hâlinde, orta halli ya da yoksul kalabalıklara inat, ter ter tepinen insanlar…
Benim kafamda Reşat Nuri Güntekin’in Anadolu’su kökleşmiş olduğundan, bu sözüm ona uygarlık gösterisini yadırgamıştım. Anadolu’ya çok görmüyorum ama, Noel’in babası yok mu, işte asıl mesele orada…
Ülkemizde son üç yıldır yaşanan Noelizm, hiçbir dönemde görülmedi. Şimdi okullarda da çam süslemek, Noel Baba kılığında sınıf sınıf dolaşıp oyuncak dağıtımı eni konu gelenekleşmeye başladı. Çocuklar bu işe özendiriliyor; kırmızı giysili, pamuk sakallı Noel Baba imajı ister istemez oyuncak beklentisiyle yüreklerine sokuluyor.
Şimdi bazıları, “İyi ama yılbaşı kutlamanın bize zararı neresinde?” diyecekler. Eski yılın ardından yeni yılı iyi dileklerle, gülümsemelerle, hatır sormalarla, ağız tadıyla karşılamaya bir diyeceğim yok. Ne var ki her yıl katledilen sayısız çam fidanına, tıka basa yeyip içmelere, çöpe giden yiyeceklere, elinde çanıyla çıkagelen Noel Baba’ya, otellerde ve gazinolardaki rezaletlere katlanasım yok. Bu bana özentinin de ötesinde bir çılgınlık gibi geliyor.
Batı’dan alıp benimseme sevdasından, her adet kargaşasından kaynaklanıyor bu Noelizm. Bir de eğlenmeye, oynamaya meraklı bir millet olmamamızdan… Bazıları bu Noel Baba’yı inadına kapı önlerine, sokaklara salarak Müslüman hayatına tepkilerini ortaya koyuyor. Bunlar, ne kadar lâik, ne kadar demokrasi savunucusu ve ne kadar ilerici olduklarını ispat etme telaşında.
Bu yüzden herkes Noel Baba olma gayreti içinde ama yoksulları değil, her nedense zenginleri mutlu etme çabasında. Oysa önemli olan yeni yılın hayırlarla, bereketiyle, kazasız belasız gelip yaşanması.
Aslında Noel Baba’dan bu ileri teknoloji çağında kaçabilmemiz mümkün değildi. Televizyonlarla her davetsiz misafir gibi gelecekti. Benim asıl merak ettiğim; öğretmenlerin, idarecilerin bizim kutlu günlerimizde de —mesela kandillerimizde— çocuklara birkaç cümleyle de olsa o günlerin anlamını anlatıp anlatmadıklarıdır.
Kısacası yılbaşı israf demektir. O gece gazinolarda, otellerde akıtılan paralar, ülkedeki açlar ordusu akla gelince doğrusu yürek kanatıyor. Adı Noel olmayan babalar, bu yoksul kitleleri kalkındırsa asıl babalığı onlar yapmış olur."
