Japonya'da bir abide agacın çarpıcı öyküsü
Kaynak: OZEL

Miharu Takizakura akla bir Japon kahramanını getirebilir. Aslında o, bir kahramandan da değerli bir canlı varlık. O, yıllara değil asırlara meydan okuyan bir anıt ağaç. Japonya'nın kuzeyindeki Fukuşima iline bağlı Miharu kentinde bulunan bu ağacın yaşı 1000 yılı geçmiş.
Fukuşuma kentinde bulunan Miharu Takizakura adlı ağaç, yılda 300 bin turist çekmekte. Japonların gözü gibi kuruduğu ağaç, 9'luk depremden bile sarsılmadı. Ağacı bir "canlı varlık" olarak sevdirmeliyiz. Çünkü onlar da doğmakta, beslenmekte, büyüyüp gelişmekte, rekabet etmekte, çoğalmakta ve nihayet ölmektedir. Ünlü Fransız Antropolog Strauss: "İlkel insan, modern insanlara göre çıkar taşımayan düşünceye daha yatkındır"
Japonlar bu ağacı her yönde ve olağanüstü verimlilikte çiçek açtığı için, Şelale Süs Kirazı olarak adlandırmaktadır. Bilimsel adı adı Prunus pendula rosea olan Miharu Takizakura'yı; sarkık dallı ve pembe çiçekli süs kirazı ya da yabani kiraz olarak dilimize aktarabiliriz.
##tgvideo##
Bu kahraman ağaç, Japonya'nın ikinci dünya savaşından bu yana karşılaştığı en büyük felaket olan 9 büyüklüğündeki Tohoku depremi ve tusunamisinden de sağ salim çıkmayı başarmıştır. Bu ağacın bakımını yaklaşık 50 yıldır üstlenen 82 yaşındaki Haruji Murata adlı Japon, felaketten bir yıl sonra, "Radyoaktivitenin etkisi hakkında hiçbir şey diyemem. Fakat çiçeklerinin gücünün ve güzelliğinin değişmediğini söyleyebilirim" diyordu.
Japonca Takizakura olarak adlandırılan bu müthiş ağaç, hayatta kalmak için gösterdiği dirençle Japonya'da âdeta bir umut sembolü olmuştur. O, Japonya'da 1000 yaş üzerindeki üç süs kirazından biridir. Ancak tüm anketlerde bir numaralı ağaç olarak gözükmektedir.
Yılda yaklaşık 300 bin kişinin ziyaret ettiği ve Ağlayan Sakura da denen bu ağaç, çoğunluğu çiftçi olan 17 bin nüfuslu Miharu şehri için iyi bir kazanç kapısıdır.
Fukuşima Nükleer Santraline yaklaşık 40 km uzaklıkta olan Miharu Takizakura, 2012 yılında turizm altyapısının bozulması, korku ve artan radyasyon nedeniyle daha az ziyaret edilmiştir.
Yöre halkı, 2005 yılında bir kar fırtınası olduğunda da, ağacın dallarında biriken karları temizlemiş ve ahşap destek koyup dalların kırılmasını zamanında müdahale ederek önlemişlerdir. Bunun kolay bir iş olup olmadığı ağacın boyutlarından rahatça anlaşılabilir:
Boy:12 metre
Gövde çapı: 9.5 metre
Tepe çatısı (Doğu-Batı Ekseni): 22 metre
Tepe çatısı (Kuzey-Güney Ekseni): 18 metre
Bu yazıyı yalnızca Miharu Takizakura'yı tanıtmak için kaleme almadım. Japonları,bu ağacın güzelliğini, kadrini kıymetini bu kadar iyi bildikleri ve sahtelikten, gösterişten uzak bu doğal tutum ve davranışları için yürekten kutlarım. Pek tabii ülkemizde de birçok anıt ağaçlarımız var. Hatta onlar hakkında yazılmış kitaplar bile mevcut. Ancak bu nadide yaşlı ağaçlarımızın bakımına büyük bir hassasiyet ve sevgiyle yaklaşmak gerekiyor. Bu eşsiz güzellikler yok olursa, genç fidanların o azametli görünüşe kavuşmaları için yüz yılların geçmesini beklemek gerekecektir. Elimizdeki bu paha biçilmez mücevherleri korumak için büyük gayret sarf etmeliyiz.
Ağacı bir canlı varlık olarak sevdirmeliyiz. Çünkü onlar da doğmakta, beslenmekte, büyüyüp gelişmekte, rekabet etmekte, çoğalmakta ve ölmektedir. Başına bir insani kaza, felaket, hastalık gelmezse türlere göre değişmekle birlikte uzun yıllar ve hatta Takizakura anıt ağacında görüldüğü bin yıl yaşayabilmektedirler.
Amazon yerlileri, Amerikan Kızılderilileri ve Avustralya Aborijinleri ilkel olarak tanımlanıyorlardı. Amazon ormanlarında 4 çalışan dünyaca ünlü Fransız Antropolog Claude Levi Strauss, 'ilkel' denilen insanların da temel ihtiyaçlar açısından 'modern' denilen insanlardan hiçbir farkı olmadığını söylemektedir. Daha da önemlisi ilkel denilenlerin 'çıkar taşımayan düşünceye' çok yatkın olduklarını da belirtmektedir.
Kültürel çerçevede ve anıt ağaçlar açısından baktığımızda, bizim insanımızla Japonlar arasında çok önemli bir fark olmaması gerekir diye düşünmekteyim.
Japonlar ağaca karşı o kadar bilinçli ve saygılı ki; Miharu Tazikura'yı ziyaretlerinde hatıra fotoğrafı çekerken bile ağaca dokunmayıp onu incitmemeye çalışıyorlar. Darısı bizim başımıza.
Topkapı Müzesini gezenler bilir. Avluda asırlık çınar ağaçları vardır. Fakat ziyaretçilerimiz maalesef hatıra fotoğrafı çekerken bu ağaçlara gerek çıkarak gerekse de sarılarak zarar verdiklerinin farkında bile değiller. Bunların etrafında çit ve benzeri koruma tedbirleri de alınmamıştır. Oysa onların çoğunun gövde içleri çoktan boşalmış, beslenme açısından ise dış kabuk dışında bir şey neredeyse kalmamış olup can çekişmektedirler.
Kaynak: OZEL