Küresel denklem değişiyor! ABD, rotayı Atlantik'e çevirdi
ABD’nin yeni güvenlik doktrini küresel dengeleri yeniden şekillendirecek. Uzmanlar ABD’nin rotayı Atlantik’e çevirmesini tarihî bir kırılma ve küresel denklem değişimi olarak yorumluyor.
- Avrupa, Orta Doğu ve Afrika komutanlıkları “ABD Uluslararası Komutanlığı” (INTERCOM) adı altında birleşerek küresel komuta mimarisinde değişiklik oluşturacak.
- Kuzey ve Güney Komutanlıkları “ABD Amerikalar Komutanlığı” (AMERICOM) adı altında birleştirilecek.
- ABD'nin yeni güvenlik stratejisi “America First” ilkesini tam teşekküllü bir doktrine dönüştürüyor ve küresel jandarmalıktan içe kapanma ve kıtasal tahkimata geçişi ilan ediyor.
- Bu değişikliklerin Avrupa için stratejik deprem anlamı taşıdığı belirtiliyor.
- Türkiye, bu yeni denklemde kritik bir ‘güç çarpanı’ olarak öne çıkıyor.
- ABD'nin Orta Doğu'da askeri varlığının azaltılması isteniyor.
YILMAZ BİLGEN - Pentagon’un üzerinde çalıştığı komuta reformu taslağı ile ABD ordusunun onlarca yıllık küresel komuta mimarisi baştan aşağı değişiyor. Avrupa (EUCOM), Orta Doğu (CENTCOM) ve Afrika (AFRICOM) komutanlıkları “ABD Uluslararası Komutanlığı” (INTERCOM) adı altında tek bir çatıda birleştirilecek. NATO’nun en üst askerî komutanı (SACEUR) aynı zamanda EUCOM Komutanı olduğundan, bu birleşme transatlantik ittifakın komuta zincirinde derin bir belirsizlik ve otorite boşluğu oluşturma riski taşıyor. Planın diğer ayağı ise “Trump Doktrini”nin coğrafi önceliğini net olarak ortaya koyuyor: Kuzey (NORTHCOM) ve Güney Komutanlığı (SOUTHCOM), “ABD Amerikalar Komutanlığı” (AMERICOM) adı altında birleştirilecek. Bu hamle, Monroe Doktrini’nin modern, askerî yüzü olarak okunuyor ve ABD’nin “arka bahçesinde” mutlak hâkimiyet kurma niyetinin somut göstergesi. Askerî yapılanma, Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS) belgesindeki retoriği operasyonel gerçeğe dönüştürerek Avrupa’ya gönderilen mesajı katbekat sertleştiriyor: Güvenliğiniz artık bize öncelikli bir sorumluluk değil, sizin kendi yükünüzdür. Yani kısacası: “Artık kendi başınızın çaresine bakın!”
ABD İÇİNE KAPANIYOR
Türk kökenli Avrupalı siyaset bilimci Yasin Baş’a göre ABD’nin yeni güvenlik stratejisinin Atlantik merkezli bir boyut kazanması, tarihî kırılma niteliği taşıyor. Avrupa’yı derin bir stratejik özerklik arayışına iterken, jeopolitik konumuyla Türkiye’ye benzeri görülmemiş bir manevra alanı açıyor. Ulusal güvenlik stratejisi ‘America First’ ilkesini tam teşekküllü bir doktrine dönüştürüyor. Belge ‘Amerika’nın ilk ve asli güvenlik alanı, kendi toprakları ve kendi halkıdır’ diyerek, küresel jandarmalıktan içe kapanma ve kıtasal tahkimata geçişi ilan ediyor. Bu vizyon, Atlantik’in ötesindeki ‘Eski Kıta’ olarak adlandırılan Avrupa için stratejik deprem anlamına geliyor. ABD artık Avrupa’yı ortak değerlerin taşıyıcısı olarak değil; göç, demografik dönüşüm, aşırı bürokrasi ve regülasyon sebebiyle ‘medeniyet çöküşü’ yaşayan aktör olarak görüyor.
TÜRKİYE İÇİN FIRSAT
Jeopolitik deprem olarak nitelendirebileceğimiz bu gelişme Avrupa-Atlantik sisteminin kenarındaki Türkiye’ye benzersiz bir konum ve fırsat sağlıyor. Son aylarda görüldüğü üzere Avrupa ve Almanya’nın Türkiye’ye yönelik yaklaşımı kökten değişim eğiliminde. AB ve İngiltere liderlerinin Türkiye ziyaretleri, Alman Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un Ankara’da ‘yeni bir sayfa’ çağrısı, Avrupa’nın Rusya tehdidi ve ABD’nin çekilmesi karşısında Türkiye’nin stratejik değerini yeniden keşfettiğinin kanıtı. Türkiye, bu yeni denklemde kritik bir ‘güç çarpanı’ hâline geliyor. Türkiye, NATO’nun ikinci büyük ordusuyla, Doğu ile Güneydoğu Avrupa ve Kafkasya’daki güç boşluğunu belirli derecede doldurabilecek tek bölgesel güç konumunda. Ukrayna’daki arabuluculuk kapasitesi, Rusya ile iletişim kanalı, Orta Doğu, Kafkasya ve Afrika’daki etkisi, Türkiye’yi vazgeçilmez bir oyuncu yapıyor. Aynı zamanda, göç konusu, Türkiye’nin enerji ile lojistik ve tedarik koridoru olma potansiyeli ve savunma sanayii kapasitesi, Gümrük Birliği modernizasyonu ile vize serbestisi gibi donmuş dosyalarda güçlü pazarlık kozları sağlıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ‘kendi çekim merkezini üretmek’ vurgusu, bu fırsatın farkında olunduğunu gösteriyor. Fakat bu manevra alanı, bazı riskleri de beraberinde getiriyor. ABD-Avrupa-Rusya-Çin dörtgeninde denge siyaseti yürütmek pek kolay olabilecek bir iş değil. Ancak yaklaşık çeyrek asırdır Türkiye’yi yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan dünyada denge siyasetini en iyi bilen aktör durumunda. Bu yeni jeopolitik manzarada Türkiye, önemi artan denge unsuru olarak yükseliyor. Kafkaslarda ve Uzak Doğu’da Türk dünyası ile de ilişkilerini son dönemde belirgin bir şekilde sağlamlaştıran Türkiye’nin başarısı, istikrarını ve itibarını koruyacak dengeli ve bağımsız bir dış politika yürütmesine bağlı olacak. Eski ittifak yapıları çözülürken, yeni güç dengeleri ve iş birlikleri, Avrupa, Türkiye ve bütün dünya için yepyeni ve belirsiz bir stratejik harita çizmeye başlıyor. Bu haritada şekiller henüz net değil, ancak kesin olan bir şey var: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
YENİ ODAK ÇİN
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. İsmail Ermağan’ın bu gelişmelere dair değerlendirmesi ise ABD için yeni odağın Çin olacağı yönünde. Prof. Dr. Ermağan “ABD, yeni güvenlik belgesinde ilan etti ki Batı Yarım Küre artık öncelikli saha. Bu demek oluyor ki Avrupa bundan böyle kendi göbeğini kendi kesecek ve Amerika Çin’e daha güçlü odaklanabilecek. Bu denklemde hem Avrupa hem de Orta Doğu coğrafyalarında askeri azaltmak demek, Türkiye’ye alan açmakla eş anlamlı. Türkiye savunma sanayii ve özerk-dengeci stratejileri ile bu yeni döneme hazır olmalıdır. Bu başarılabilirse, ülke olarak Kuzey Afrika-Balkanlar-Kafkasya-Orta Doğu bölgelerinde daha etkin bir hâle geliriz. Fakat ciddi riskler de barındıran bu yeni dönem, bize her şeyi altın tepsi ile sunmayacak. Pentagon içinde CENTCOM bu dönüşümü “çekilme” değil “risk yönetimi” olarak okumakta. Komutanlık, Orta Doğu’nun boş bırakılmasının Çin ve Rusya’ya stratejik alan açacağı kanaatindedir; İsrail’in güvenliği, İran’ın dengelenmesi ve enerji hatları hâlâ hayati görülmektedir. Bu sebeple CENTCOM tam çekilmeye karşı çıkmakta, kara gücünün azaltılmasını ve yerel ortaklıklara dayalı modeli desteklemektedir” diye konuştu.
Suriye'de Dürzi oyunu! SDG/YPG aparat oldu
AKDENİZ’E DİKKAT
Bu stratejik dönüşüm Türkiye’yi doğrudan etkilemektedir vurgusunu yapan Ermağan, ABD’nin kara gücünü azaltması Türkiye’nin Orta Doğu’da askerî ve siyasi ağırlığını artırmakta; Türkiye dengeleyici ve lojistik bir aktör olarak öne çıkmaktadır. Buna karşın ABD’nin vekil yapılar ve İsrail merkezli güvenlik mimarisini güçlendirmesi, Türkiye ile örtük çıkar çatışmalarını da beraberinde getirmektedir. Doğu Akdeniz’de ABD, doğrudan angajmandan kaçınarak İsrail–Yunanistan–GKRY eksenini desteklemekte; Türkiye’yi tamamen dışlamadan ama sınırlı, “kontrol edilebilir” bir ortak olarak konumlandırmaktadır. Ege’de ise Washington denge kurmaktan ziyade gerilimi yönetmeyi tercih etmekte; Yunanistan’ı ileri üs, Türkiye’yi kritik fakat sorunlu müttefik olarak görmektedir. İsrail ise ABD açısından değişmez bir güvenlik sabiti olmaya devam etmektedir. Bu tablo Türkiye’yi ya bölgesel denklemin dışına itilme riskiyle ya da dengeleyici ve ara bulucu bir rol üstlenerek merkezde kalma tercihiyle karşı karşıya bırakmakta; kontrollü rekabet ve normatif diplomasi stratejisini zorunlu kılmaktadır. Bütün bu yorumlar, terörsüz Türkiye, terörsüz bölge ve SDG için de büyük bir gelecek verisi sunmaktadır.
Ukrayna ordusu geri çekildi! Rusya Siversk'te kontrolü sağladı
İSRAİL, ABD’NİN ÇEKİLMESİNİ İSTEMİYOR
Siyaset bilimci Umur Tugay Yücel, “Amerikan askerî değişimleri ne kadar dış politika konusu olsa da bir iç politika stratejisini de yansıtıyor” dedi. Amerikan askerî varlığının Orta Doğu’da azaltılması isteniyor. Amerikan güvenlik bürokrasisi ile Trump ve ekibinin de çok fazla gerilim yaşadığı biliniyor. Trump’ın kendisine karşı gelen ya da sıkıntı çıkaran bu bürokratik yapıyı küçültmek istediğini biliyoruz. Ancak Amerikan iç ve dış siyasetinde önemli bir etken de İsrail’dir. İsrail’in bölgedeki Amerika ile ortak operasyon ve iş birliğinin başmimarı da CENTCOM’dur. Bu yüzden İsrail’in Orta Doğu’daki Amerikan askerî varlığının azaltılmasını veya küçültülmesini istemediğini net söyleyebiliriz. Tabii ki bir diğer konu CENTCOM ile SDG/YPG ilişkisidir. Suriye’de CENTCOM’un SDG ile çalıştığı hatta askeri olarak Amerikalılar tarafından korunduğu ve büyütüldüğü nettir. Ardından Ege ve Akdeniz’e baktığımızda ABD’nin askerî varlığının azaltılması başta İsrail olmak üzere Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, YPG’nin telaşlanmasına sebep oluyor.
