İsrail'in hesap gününde gerçeği haykırdılar! 'Ölenler istatistik değil, Filistin halkının etten-kemikten kanlarıdır'

Düzenleyen: / Kaynak: Anadolu Ajansı
- Güncelleme:

Dünya Haberleri  / Anadolu Ajansı

Uluslararası Adalet Divanı duruşmasında Güney Afrika'dan "Son 4 ayda 30 bin Filistinli öldürüldü. Bunlar sadece istatistik değil, Filistin halkının etten ve kemikten kanlarıdır" çıkışı geldi.

Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD’de İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar devam ediyor. Duruşmalarda Güney Afrika adına ilk sözü alan Lahey Büyükelçisi Vusimuzi Madonsela, ülkesinin her zaman "iki devletli çözümü" desteklemesine rağmen mevcut koşullar göz öne alındığında "Filistinlilere yönelik toprak adaletsizliğinden vazgeçilmediği, tüm yasa dışı yerleşimlerin dağıtılmadığı ve tüm Filistinli mültecilerin geri dönüş haklarını tanınmadığı sürece böyle bir çözümün Filistin halkının haklarından mahrum bırakılmasına yol açabileceğini gösterdiğini" ifade etti.

​​​​​​​Madonsela, "Adil ve hakkaniyetli bir çözüme ulaşılmasındaki aşırı gecikme, sonu gelmeyen bir şiddet döngüsüne yol açtı." diyerek işgalin hukuken tanımlanmasının süregelen gecikmenin giderilmesine yardımcı olacağını kaydetti.

"İSRAİL, ULUSLARARASI HUKUKA AÇIKÇA MEYDAN OKUYARAK İŞGALİNİ SÜRDÜRMÜŞTÜR"

İsrail'in Filistin'de işgalini 56 yıldır devam ettirdiğine işaret eden Madonsela, "İsrail, uluslararası hukuka ve yüzlerce BM kararına açıkça meydan okuyarak ve uluslararası toplumdan gelen tepkilere kulak tıkayarak işgalini sürdürmüştür." dedi.

Madonsela konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Son 4 ayda 30 bin Filistinli öldürüldü. Bunlar sadece istatistik değil, Filistin halkının etten ve kemikten kanlarıdır. Bu nedenle 'İsrail'in on yıllardır süren cezasızlığı ne zaman sona erecek?' diye sormak zorundayız. Geçtiğimiz 136 gün boyunca dünya Gazze'ye yönelik amansız saldırıları her gün dehşet içinde izledi. İsrail'in Gazze'ye yönelik son askeri harekatının vahşeti, şiddeti ve Divan'ın 26 Ocak'ta verdiği tedbir kararları dahil olmak üzere uluslararası hukukun çiğnenmesi, İsrail'in Filistinlilere karşı eylemlerinde kendisini sınırlandırılamaz gördüğünün en açık göstergesidir."

Uluslararası toplumun İsrail'i politikaları ve eylemlerinden sorumlu tutma konusundaki isteksizliğinin İsrail yönetimini saldırılara devam etme konusunda cesaretlendirdiğini belirten Madonsela, "İsrail, hukuka aykırı eylemlerine daha da ahlaksızlaşarak ve kan dökerek devam etmektedir. Bu eylemler, Divan’ın onları makul şekilde soykırımcı bulmasına yol açacak kadar ciddi niteliktedir." diye konuştu.

Madonsela, Filistin'in "kendi kaderini tayin etme hakkının" olduğunu ve bu hakkın kullanılmasına izin verilmesi gerektiğini vurgulayarak, "İsrail, Batı Şeria'da Filistinlilere ağır koşullar dayatırken, Yahudi yerleşimciler için genişleme ve sömürü devam ediyor. Bu, bize göre apartheid'dir. 21. yüzyılda yerleşimci sömürgeciliğine yer yoktur. İsrail apartheid'i sona ermelidir." dedi.

"FİLİSTİN HALKININ KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKINI KULLANMASINA İZİN VERMELİDİR"

Güney Afrika Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Departmanı, Baş Hukuk Müşaviri Pieter Andreas Stemmer de İsrail'in Filistin'deki işgali ve buradaki eylemlerinin uluslararası insancıl hukuku ve insan hakları hukukunu ihlal ettiğini dile getirerek, "apartheid" suçunun uluslararası hukukun emredici nitelikte yasakladığı bir kuralı olup tüm devletleri bağladığını hatırlattı.

İsrail'in işgali "derhal ve koşulsuz olarak" sona erdirmesi gerektiğini vurgulayan Stemmer, "Filistin mülkleri eksiksiz şekilde iade edilmeli ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını nihayet kullanmasına izin vermelidir." ifadelerini kullandı.

Stemmer, İsrail'in Filistin'deki işgalini tanımamanın ülkeler için uluslararası hukukun yükümlülüğü olduğunu hatırlatarak, üçüncü devletlerin UAD'den çıkan kararların hayata geçirilmesi için var güçle çalışması gerektiğini söyledi.

BM GENEL KURULU, ULUSLARARASI ADALET DİVANINDAN GÖRÜŞ İSTEMİŞTİ

BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'ye, Divan Statüsü’nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin iki soru yöneltti.

BM Genel Kurulunun Divandan cevaplarını talep ettiği sorular şu şekilde:

"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?

2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"

Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.

DANIŞMA GÖRÜŞÜNÜN ETKİSİ NEDİR?

UAD'nin verdiği danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.

Divanın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.

Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.

UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkelerin uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlanmaları muhtemel.

İSRAİL 'TANIMIYORUZ' DEMİŞTİ

İsrail Başbakanlık Ofisinden, UAD'de İsrail'in, işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar hakkında açıklama yapıldı.

Duruşmanın "İsrail'in varoluşsal tehditlere karşı kendini savunma hakkına zarar vermek amacıyla tasarlandığını" öne süren açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Duruşma, Filistinlilerin herhangi bir müzakere olmadan diplomatik sonuçları dikte etme girişiminin bir parçası. Bu girişimle mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu konuda İsrail hükümeti ve İsrail Meclisi birlik içinde."

SON 24 SAATTE 103 KİŞİ KATLEDİLDİ

İsrail'in halkı zorla aç ve susuz bıraktığı Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında öldürdüğü Filistinlilerin sayısı son 24 saatte 103 artarak 29 bin 195'e yükseldi.

İsrail güçlerinin son 24 saatte Gazze Şeridi'nde 103 Filistinliyi daha öldürdüğü aktarılan açıklamada, saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısının 29 bin 195'e yükseldiği kaydedildi.

Son saldırılarda İsrail güçlerinin 142 Filistinliyi daha yaraladığı ve Gazze Şeridi'nde toplam yaralı sayısının da 69 bin 170'e ulaştığı bildirilen açıklamada, hâlen enkaz altında ve yol kenarlarında ölülerin bulunduğu ancak İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma görevlilerinin cenazelere ulaşamadığı vurgulandı.

Düzenleyen:  - Dünya
Kaynak: Anadolu Ajansı
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...