Yapay zekâ çağında öğretmenlik yeniden şekilleniyor! Bilgi aktarıcı rol değişiyor
Prof. Dr. Mutlu Çukurova, yapay zekânın öğretmenliği bilgi aktarıcılığından öğrenme tasarımcılığına dönüştürdüğünü belirterek, “Amaç öğretmeni değiştirmek değil; insanın gücünü yapay zekânın potansiyeliyle tamamlamak” diyor.
- Yapay zekâ, öğretmenlerin rolünü bilgi aktarıcı olmaktan öğrenme tasarımcısı ve mentörlüğe dönüştürecektir.
- Öğretmenlik mesleği, insan yargısı ile yapay zekâ yeteneklerini birleştiren "hibrit zekâ sistemlerine" geçişle dönüşüyor.
- Yapay zekâ, öğretmenlerin yerini almayacak, rutin görevleri otomatikleştirerek insani boyutlarını (empati, etik) güçlendiren bir fırsat sunacaktır.
- Başarılı bir yapay zekâ entegrasyonu için öğretmen özerkliği, mesleki öğrenme ve etik yönetişim merkezde olmalı, politikalarla desteklenmelidir.
- Yapay zekâ odaklı gelecekte en başarılı öğretmenler, derin insani sezgiyi eleştirel teknolojik farkındalıkla birleştiren "öğrenme mimarları" olacaktır.
- Yetersiz öğretmen eğitimi ve yatırım, yapay zekâ ile niteliksiz eğitim uygulamalarının otomatikleşmesi, eşitsizliklerin derinleşmesi ve bilişsel tembellik riskini taşır.
MAHMUT ÖZAY - Yapay zekâ artık hayatımızın her alanında var. Eğitim de bundan payını alıyor ve bu değişimin tam merkezinde öğretmenler var. Bu dönüşümü en yakından izleyen isimlerden biri, University College London (UCL) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mutlu Çukurova. UNESCO tarafından geliştirilen “Öğretmenler için Yapay Zekâ Yeterlilik Çerçevesi” çalışmasında başyazar olan Prof. Dr. Çukurova, dünyanın önde gelen eğitim teknolojisi uzmanlarından biri olarak tanınıyor. Kendisiyle yapay zekânın öğretmenlik mesleğini nasıl dönüştürdüğünü konuştuk. Çukurova, yapay zekânın öğretmen yeterliliklerini nasıl yeniden tanımladığını ve öğretmenlik mesleğinin gelecekte nasıl bir yön alabileceğini kendi bakış açısıyla paylaşıyor.
- Sizce yapay zekâ, günümüzde öğretmen olmanın anlamını nasıl değiştiriyor?
Bu gerçekten önemli bir soru. Bana göre yapay zekâ, öğretmenlerin rolünü bilgi aktarıcı olmaktan çıkarıp öğrenme tasarımcıları hâline getirecek. Bu süreçte öğretmenlerin rolü değişiyor. Artık öğrencilerin karşılaştıkları zorluklarda onlara rehberlik eden ve etkinliklerini destekleyen mentörlük rolünü üstlenmek zorundalar. Bu anlamda öğretmenlik mesleği de artık ciddi bir dönüşümün eşiğinde. Ben bu dönüşümü, insan yargısı ile yapay zekâ yeteneklerinin birleştirildiği “hibrit zekâ sistemlerine” geçiş olarak tanımlıyorum. Burada amaç insanın yerini almak değil, insanın gücünü yapay zekânın gücüyle bilinçli şekilde tamamlamak. Benim başyazar olarak katkı sunduğum UNESCO Öğretmenler için Yapay Zekâ Yeterlilik Çerçevesi’nde vurguladığımız gibi, bu yeni dönemde başarılı olabilmek yalnızca teknik bilgiyle değil, bir zihniyet dönüşümüyle mümkündür. Zekânın artık sadece insana özgü olmadığı bir dönemde öğretmen olmanın anlamı da yeniden tanımlanacak.
- Yapay zekânın, öğretmenlerin yerini alacağından endişe ediliyor...
Elbette bir tehdit olarak görmüyorum. Aksine yapay zekâ, öğretmenlerin mesleki rollerini yeniden düşünmek ve güçlendirmek için bir fırsat bana göre. Yapay zekânın eğitim üzerindeki etkisi, büyük ölçüde onun nasıl tasarlandığına, nasıl uygulandığına ve en önemlisi öğretmenlerin bu teknolojiyi şekillendirme gücüne bağlıdır. Evet, yapay zekâ bazı rutin görevleri otomatikleştirebilir; ancak öğretmenliğin insani boyutlarını asla taklit edemez.
Nedir bu insani boyutlar? Empati, etik yargı, rehberlik, öğrencilerin sosyal, duygusal ve ahlaki gelişimlerini besleme becerileri… Bu insani nitelikler eğitimin özünü oluşturur ve yerleri doldurulamaz. Burada asıl soru “Yapay zekâ öğretmenlerin yerini alacak mı?” değildir. Asıl sormamız gereken soru “Eğitim sistemleri öğretmenlerin mesleki öğrenimine, etik bilincine ve liderlik becerilerine yatırım yapacak mı?” sorusudur.
Ancak bu şekilde yapay zekâ, eğitimin insani yönünü azaltmak yerine güçlendiren bir ortak hâline gelebilir. Benim asıl endişem, öğretmen eğitimi konusunda yeterli yatırım yapılmazsa veya sadece birkaç ülke bu konuda ilerleme kaydederse, yapay zekâ ile niteliksiz eğitim uygulamalarının otomatikleştirilmesi riskidir. Bu durum; eğitimin insanî değerlerden uzaklaşmasına, önyargıların derinleşmesine, öğretmenliğin meslek olmaktan çıkmasına ve öğrencilerde bilişsel tembelliğe yol açabilir.
- Okullar ve politika yapıcılar, öğretmenlerin bu değişimlere uyum sağlamasını en iyi şekilde nasıl destekleyebilir?
Okullar ve politika yapıcılar, öğretmenlerin yapay zekânın getirdiği değişimlere uyum sağlamasını en etkili biçimde desteklemek istiyorlarsa, öğretmen özerkliğini, mesleki öğrenmeyi ve etik yönetişimi yapay zekâ entegrasyonunun merkezine yerleştirmelidir. Bu, birkaç temel adımı içerir:
▪️ Politikalar, öğretmenleri yapay zekâ uygulamalarında karar verici olarak açıkça tanımalı.
▪️ Öğretmenlerin yapay zekâ okuryazarlığı elde edebilmeleri için sistematik fırsatlara ihtiyaç var. Bu, yapay zekânın nasıl çalıştığını, sınırlarını ve etik etkilerini anlamayı kapsar.
▪️ Destekleyici kurumsal ekosistemler oluşturulmalı. Politika yapıcılar, önyargı, gözetim ve eğitimin aşırı standartlaşması gibi risklere karşı koruma önlemleri almalı.
▪️ İş yükü, dijital uçurumlar ve erişim eşitsizlikleri giderilmediği sürece, yapay zekâ var olan eşitsizlikleri azaltmak yerine derinleştirme riski taşır.
- Geleceğe baktığınızda, yapay zekâ odaklı bir dünyada en başarılı öğretmen nasıl biri olacak?
Yapay zekâ odaklı bir gelecekte en başarılı öğretmenlerin, derin insani sezgiyi eleştirel teknolojik farkındalıkla birleştiren, düşünsel güce sahip profesyoneller olacağına inanıyorum. Bu öğretmen, makinelerle verimlilik yarışına girmeyecek; aksine eğitimi insanî kılan özelliklerde öne çıkacaktır. Sonuç olarak yapay zekâ çağında öğretmenlerin bir teknisyen değil, bir öğrenme mimarı olmaları beklenmektedir. İnsan-yapay zekâ etkileşimini anlamlı biçimde düzenleyen, öğrencilerin özerkliklerini ve bilgeliklerini geliştiren bir rehber yani. Bu öğretmen tipi, zekânın doğasının yeniden tanımlandığı çağımızda, eğitimin özü olan insani özellikleri koruyarak geleceğe yön verecektir.
