Neden Yükselen Aslan? İsrail antik sembolleri saldırılarını meşrulaştırmak için kullanıyor

İsrail savaş uçakları Cuma sabahının erken saatlerinde İran semalarında ilerlerken, “Yükselen Aslan Operasyonu” adı verilen harekâtın oluşturduğu dumanlı enkazın yanı sıra sembolik bir soru da ortaya çıktı: İsrail, çağdaş askeri eylemleri haklı çıkarmak için neden Yahuda Aslanı gibi İncil’e dayanan imgeleri bu kadar yoğun şekilde kullanıyor?
KORAY ERDOĞAN/Türkiye Today - “Yükselen Aslan Operasyonu” olarak adlandırılan kampanya, Tel Aviv ile Tahran arasındaki uzun süredir devam eden gölge savaşında tehlikeli bir tırmanışı işaret ediyor.
Analistler, bunun bölgeyi tam ölçekli bir çatışmaya daha da yaklaştırdığı konusunda uyarıyor.
Ancak askeri manevraların ötesinde, İsrail’in bu operasyonu kutsal kitaplara dayalı bir imgeyle markalaştırma kararı, daha derin ve ideolojik bir silahı açığa çıkarıyor: Tarih.
YAHUDA ASLANI: SİLAHA DÖNÜŞTÜRÜLEN BİR SEMBOL
Tarihsel olarak Yahuda Aslanı, Yahuda kabilesini simgeliyordu ve daha sonra İsrail Krallığı ve Yahudi kimliğiyle ilişkilendirildi. Ancak İsrail’in aslanı devlet sembollerinde sıkça kullanması — Kudüs belediye bayrağında ve ulusal armalarında olduğu gibi — dini ve tarihsel imgelerin, uluslararası normları ihlal eden devlet eylemlerini meşrulaştırmak için kullanılmasına yönelik eleştirileri de beraberinde getiriyor.

Aslan, güç, kraliyet ve ilahi onayla ilişkilendirilen bir semboldür — bu değerler, İsrail devleti tarafından hem askeri duruşuyla hem de ulusal anlatısıyla yansıtılmaktadır. “İsrail, son saldırısını ‘Yükselen Aslan Operasyonu’ olarak adlandırarak yalnızca kadim mirasına atıfta bulunmuyor, aynı zamanda bir dokunulmazlık hissini de pekiştiriyor,” diyor bir siyasal analist, İsrail’in bu durumu “sembolik militarizm” olarak nitelendirerek.

DİNİ MİRAS VE SİYASİ GERÇEKLİK ARASINDA
Yahudi geleneğinde derin köklere sahip olmasına rağmen, Yahuda Aslanı, Hristiyanlık ve Rastafari hareketi dahil olmak üzere başka inançlar ve kültürler tarafından da benimsenmiştir. Ancak bu manevi yorumların aksine, İsrail’in bu sembolü kullanımı giderek toprak temelli saldırganlıkla örtüşmektedir.
Eleştirmenler, dini sembollerin askeri bağlamlarda kullanılmasının, onların özgün manevi değerini değersizleştirdiğini ve işgalin sert gerçeklerini örtbas etmeye hizmet ettiğini savunuyor. “Bir devlet, kutsal imgeleri uluslararası hukuku ihlal eden eylemlerini savunmak için kullandığında, bu miras değil propagandadır” diyor uluslararası hukuk alanında uzman bir akademisyen.

KUDÜS’TEN ETİYOPYA’YA, GAZZE’YE
Aslan, küresel ölçekte de yankı bulmuştur — Hazreti Süleyman'ın soyundan geldiklerini iddia eden Etiyopya imparatorluk hanedanlarından, İmparator Haile Selassie’yi ilahi bir figür olarak gören Rastafari hareketine kadar.
Ancak hiçbir yerde aslan, günümüzdeki İsrail’de olduğu kadar siyasallaştırılmamıştır; burada bu sembol, kültür kadar fetihle de ilgili bir kimliğin temelini oluşturmaktadır.
Tarihçiler, Yahuda kabilesi de dahil olmak üzere On Kayıp Kabile’nin sürgün ve savaş sonrası yok olduğunu hatırlatıyor.
Ellerinde kalan şeyin, toprak gaspını kutsallaştırmak ve muhalefeti susturmak için yeniden kurgulanmış bir geçmiş olduğunu savunuyorlar.

‘SAVUNMA DEĞİL, İŞGAL’
Filistinli sesler, böyle sembollerin işgalin maddi sonuçlarını gizleyemeyeceğini vurguluyor. Uzmanlara göre, Gazze’deki bombardımanlar, Filistin topraklarının ilhakı ve yerleşim genişlemesi gibi politikalar, manevi görevler değil, somut devlet uygulamalarıdır.
“Bizim bağlamımızda aslan kutsallığı değil, savaş uçaklarını, yıkımları ve zorla yerinden edilmeyi ifade ediyor,” diyor Ramallah merkezli bir aktivist.
ASLAN BİR MASKE OLARAK KULLANILIYOR
Analistler, mitolojik ya da İncil kaynaklı referansların devlet operasyonlarına gömülmesinin, insan hakları ihlallerinden dikkatleri uzaklaştırdığını ve diplomatik hesap verebilirliği zayıflattığını söylüyor. “Bu kutsal bir savaş değil. Kadim sembollere bürünmüş jeopolitik bir çatışma” diyor bir analist.
Uzmanlara göre, bu tür stratejiler meşruiyeti güçlendirmektense, taktiği sömürgeci ve manipülatif olarak gören küresel toplulukları yabancılaştırma riski taşıyor.