Tarihî mabetlerde güvenlik zaafı var! Selatin Camilerindeki acı tabloyu uzmanlar anlattı

Süleymaniye Camii’ndeki süslemelerin sökülmesi, içerisinde tarihî eserlerin bulunduğu selatin camilerindeki güvenlik zaafını ortaya çıkardı. Konuyu değerlendiren Doç. Dr. Sedat Bornovalı “Müze vitrinlerinde tutulabilecek kadar nitelikli eserlerin önemini hissetmiyoruz” diyor. Dr. Uğurluel ise mabetlerde yoğunluk zamanlarında güvenlik problemi meydana geldiğini, eskiden camilerden birçok eserin çalındığını söylüyor.
MURAT ÖZTEKİN - Süleymaniye Camii’ndeki tarihî taş süslemelerin güvenlik görevlileri ve kameralara rağmen yerinden sökülüp götürülmesi, başta İstanbul olmak üzere içerisinde tarihî nesne ve hatta çeşitli sanat eserlerinin bulunduğu selatin camilerinin durumunu gündeme getirdi.
Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan İstanbul’daki 40’tan fazla selatin camisinin güvenliğini İstanbul Büyükşehir Belediyesi sağlıyor. Ancak Süleymaniye’deki son hadise, büyük bir güvenlik zaafı olduğunu gözler önüne seriyor.
Selatin camileri, ibadet için gelen vatandaşların yanı sıra günlük binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor. İddialara göre bazı tarihî camilerde az sayıdaki güvenlik görevlisi vazifelerini aktif şekilde yapamıyor. Öte yandan mabetlerde yeterli sayıda güvenlik kamerası bulunmuyor. İddiaya göre Süleymaniye Camii gibi bir mekânın bile sadece giriş çıkışları kayıt altına alınıyor. Bazı tarihî camilerde güvenlik mesuliyeti de din adamlarına yükleniyor.
Bütün bunlar gündüz bile kültürel mirasları tehditlere karşı açık hâle getiriyor. Geçmişte birçok camiden eserlerin çalınıp yapılara zarar verilmesi ise menfi durumu teyit ediyor.
VİTRİNDE TUTULACAK ESERLERİN ÖNEMİNİ HİSSETMİYORUZ
Konuya dair sorularımızı cevaplayan sanat tarihçisi ve rehber Doç. Dr. Sedat Bornovalı, camilerde yer alan eserlerin ihtişamını ve güzelliğini kanıksadığımız için bize gündelik hayatın parçası gibi geldiğini kaydederek “Dünyanın farklı bir yerinde olsa korunaklı müze vitrinlerinde, alarm altında tutulabilecek kadar nitelikli eserlerin önemini belki de bazen hissetmiyoruz. Biz halk olarak bu hataya düşsek bile idarecilerin kendini bu durumdan ayrıştırabilmesi esas olmalı” ifadelerini kullanıyor.
“Çok yönlü niteliği olan mekânlarda güvenlik protokollerinin özellikle çalışılması, konuyla ilgili çok yüksek standartlarda bir eğitimin verilmesi ve uygulanması şart olmalı” diyen Doç. Dr. Bornovalı, sözlerine şöyle devam ediyor: Öncelikle tüm risk kategorilerinin hesaplandığı çok yönlü bir sınıflandırmanın yapılması gereklidir diye düşünüyorum. Ardından hangi mekânda, hangilerine ne oranda rastlanabileceği hesaplanmalı ve buna yönelik eğitilmiş personelin yeterli sayıda bulunması ve yalnızca kendi görevleriyle ilgilenmesi esas olmalıdır. Teknolojik altyapının gelişmesinin sağladığı kameralar, özellikle yüz tanıma sistemleri gibi imkânlar mutlaka bu eserlerin güvenlik sistemlerine en ileri düzeyde entegre edilmelidir.
Sanat tarihçisi Dr. Talha Uğurluel ise “Bütün tarihî camilerimizde kesinlikle güvenlik görevlisi bulunması gerekiyor. Ancak görevlilerin vazife yaptıkları yerin ne olduğunu çok iyi bilmesi ve sayılarının yeterli olması lazım. Mesela Süleymaniye Camii’nin bugünkü görevli sayısı, 16. yüzyıldakinin belki onda biridir. Bu yüzden yoğunluk zamanlarında güvenlik problemi meydana gelebilmektedir. Selatin camileri devasa büyüklükte ve ibadetin dışında farklı maksatlarla gelen kişiler de var. Dolayısıyla teknolojinin de yardımıyla camilerin her yeri takip edilmelidir” diyor.
HIRSIZLAR DAHA ÖNCE DE CAMİLERİ HEDEFE KOYDULAR
Dr. Uğurluel, camilerde geçmişte de tahribatların yanı sıra tarihî eserler hırsızlıklarının yaaşandığını hatırlatıyor. Talha Uğurluel sözlerine şöyle devam ediyor: Mesela Yavuz Sultan Selim’in Çarşamba’daki camisinin duvarında yer alan Kâbe örtüsü geçtiğimiz yıllarda çalındı. Bazı mabetlerdeki tarihî elyazmaları da vaktizamanında çalınıp gitti. Fatih Camii’nin envanterinde olduğu bilinen Akşemseddin’in bastonu hâlâ bulunamıyor. Tire’deki Rum Mehmed Paşa Camii’ndeki Sokollu’nun şamdanları ortada yok. Bu listenin sonu gelmez. Bütün camiyi din adamlarına zimmetlemek de doğru değil.