Niye 'say' yapıyoruz Niye 'taş' atıyoruz?

Kaynak: OZEL
Niye 'say' yapıyoruz Niye 'taş' atıyoruz?
RAMAZAN MAKALE 2012 Haberleri  / OZEL

ZOR İMTİHAN! İbrahim Aleyhisselam üç çetin imtihandan geçer... Biri ateşle, biri malıyla, biri de evlâdıyla... Büyük nebi, Cenâb-ı Hakkın emri karşısında zerre kadar tereddüt etmez, sadâkatini ispatlar. NE TESLİMİYET AMA.... Hazreti İsmail babasının seni kurban edeceğim emrini sevinçle karşılar. "Yalnız elimi ayağımı sıkı bağla ki seni üzecek bir şey yapmayayım" der "eteğini de topla kanım üstüne sıçramasın sonra."

Efendimiz'inizinde-4M. SAİD ARVAS yazıyormsarvas@ihlas.net.tr

ART ARDA YEDİ TAŞ
Hacı adayları Müzdelifede nohut büyüklüğünde taşlar toplar. "Bismillah, Allahü ekber, rağmen li'ş-şeytan ve hizbihi" diyerek cemarata atarlar.

Hazret-i İbrahim ile Sârâ mutludurlar ama uzun seneler çocukları olmaz, artık yaşlanmıştırlar. Bilhassa Sârâ evlâd hasretiyle yanar, bir gün kendisi teklif eder "Hacer'le evlen, belki ondan bir çocuğun olur. Hacer'i âzad eder, eliyle dünyaevine sokar. Ve Hazret-i İsmail doğar.
İsmail tarif edilemeyecek kadar güzel bir bebektir, nasıl olmasın ki Nur-i Muhammedi parlamaktadır alnında.
Zikrolunan nur, Hacer validemizin oğluna intikal edince Hazret-i Sârâ mahzun olur, burukluk yaşar. Onların uzaklaşmalarını arzular.

FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYIN

Ve emir gelir: "Sârâ'nın hatrını hoş tut dileğini yerine getir."
Cebrail Aleyhisselam cennetten Burak'la gelir. Hazret-i İbrahim, Hacer validemizle oğlu İsmail'i alır bir anda uçarlar. Nereye? Mekke'nin bulunduğu mıntıkaya.
Burada kimse yaşamaz. Taşlık kayalık bir yerdir, dağlar bile yanmış kavrulmuşturlar.
İbrahim Aleyhisselam yanlarına bir sepet hurma, bir desti de su koyar, Şam'a dönmek için hazırlık yapar.
Hacer validemiz sorar: "Bizi burada niye bırakıyorsun? Ne yiyip içecek bir şey var, ne de görüşüp konuşacak insan."
İbrahim aleyhisselâm sükût buyururlar.
- Bizi bırakmanı Allahü teâlâ mı emretti?
- Evet.
Başka soru sormaz, büyük bir tevekkülle "Rabbim bizi zayi etmez" der, efendisini uğurlar.
İbrahim Aleyhisselam Seniyye mevkiinde durur, Kâbe'ye dönüp, ellerini açar. Çok, güzel dualar eder onlara...
Hacer validemiz, hurmaları yer, suyu içer, yavrusunu emzirir.
Bir süre sonra elindekiler biter, kalır mı ortada?
Acaba civarda su olabilir mi?
Önce Safâ tepesine çıkar, ufukları tarar, ne iz, ne nişan.
Eteklerini topladığı gibi Merve'ye koşar. Kızıl kara tepeler... Sapsarı bir sahra.
Ne damla su, ne tek kök ağaç, ne de bir Allahın kulu olsa. Hazret-i İsmail aç ve susuzdur yuvarlanmaktadır toprakta...
İşte hacı adayları Safa ile Merve arasında gidip gelirken bu hadiseyi hatırlamalı, Hacer validemizi anmalı, anlamalıdırlar.
Şimdi bebeğinizle çöl ortasında yapayalnız kaldığınızı düşünün, böyle teslim olabilir misiniz Allah'a.
Sen Hakk'a tevekkül kıl,
tefviz et ve rahat bul,
sabreyle ve razı ol
Mevla görelim neyler,
neylerse güzel eyler."
Hacer validemiz yedinci koşuda bir ses işitir, bakar oğlunun yanında Cebrail Aleyhisselam.
Mübarek, topuğu ile zemini eşeleyiverir, zeminden berrak bir su sızar... Hazret-i Hacer telaşla koşar, etrafını taşlarla örmeye çabalar. Bir yandan da "Zem!" (dur) diye haykırır. "Zem! Zem!"
Bunu yapmasa ırmak olup akacaktır oysa...
Cibril-i emin bulundukları yer hakkında bilgi verir. "Hak teala bu suyu çoğaltır azaltmaz, bu makam mescid olur, oğlunu peygamber yapar."
Ona Beytullahın kalıntılarını da gösterir, toprakla örtülmüştür, belli bile olmaz.
Zemzem hem suya kandırır hem açlığını yatıştırır. Ki zamanla göçebe kavimlerin dikkatini çeker, Cürhümiler gelir, yerleşmek için izin isterler. Hacer Validemiz müsaade buyurur ama "zemzemde mülkiyet iddia etmemek kaydıyla!"
Mekke'nin aşağı kısmında evlerini yaparlar, şehir şekillenmeye başlar.
Cürhümiler pürüzsüz bir Arapça ile konuşurlar. İsmail Aleyhisselam onların arasında büyür, bu yüzden lisan-ı fasihtir.
Sârâ Hatun, İbrahim aleyhisselamın Hacer Validemiz ve Hazret-i İsmail ile kalmasına ve konuşmasına izin verir, lâkin yıllar sonra... Babası nasıl da hasrettir oğluna.
Zilhiccenin sekizidir (tevriye günü) İbrahim Aleyhisselam ibadet ettiği mihrapta dalar, rüyasında bir melek görür "Allahü teâlâ oğlunu kurban etmeni emrediyor!"
Rüya rahmani midir şeytani midir acaba? O gün, hep bunu düşünür. Akşam aynı rüya! (Zilhiccenin dokuzu - arefe)
Üçüncü gece de görünce tereddüdü kalmaz.
Hacer validemize "İsmail'i yıka pakla" der "gözlerine sürme çek, ıtırlar sür, en güzel elbiselerini giydir. Dosta gidecek zira."
İsmail'e de yanına "ip ve bıçak al" der "Allah rızası için kurban keseriz orada."
Ebu Hüreyre'nin (Radıyallahu anh) rivayetine göre şeytan fırsatı kaçırmaz. ihtiyar bir adam suretinde Hacer Validemize gelir. "İbrahim, oğlunu nereye götürdü biliyor musun?"
- Bir dostuna!
- Hayır, yemin ederim ki onu boğazlayacak.
- Niye öyle bir şey yapsın ki?
- Allah'ın öyle emrettiğini sanıyor
- Emrettiyse uymak lazım. Ne mutlu ona.
Bakar aldatamayacak bu defa İsmail Aleyhisselama yanaşır.
- Baban seni nereye götürüyor biliyor musun?
- Dost ziyaretine!
- Hayır seni kesecek.
- Hiç baba oğlunu keser mi?
- Rabbinin öyle emrettiğini sanıyor.
- O emrettiyse bize ne düşer, canu gönülden razıyım buna.
Bu sefer İbrahim Aleyhisselama sokulur.
- Ey İbrahim sakın şeytan vesvese vermiş olmasın sana? Bak pişman olursun sonra!
Onun şeytan olduğunu anlar, dediklerine aldırmaz.
İbn-i Abbas'ın rivayetine göre İbrahim Aleyhisselam onu reddedip yoluna devam eder ama Cemret-ül ûlâ'da bir daha karşısına çıkar. İbrahim Aleyhisselam onu yedi minik taşla kovar, Cemret-ül Vusta'da yine karşısına çıkar, yine yedi taş atar. Şeytan arsızdır Cemret-ül Kübra'da da (Akabe cemresi) gelir aldatmaya çalışır. Yedi taş daha atılınca ümidini kesip uzaklaşır.



BİR KALPTE TEK SEVGİ
Buseyr dağına gelirler. İbrahim aleyhisselam oğluna rüyasını anlatır. Hazreti İsmail hoş karşılar. "Sen emredileni yap baba, beni sabredenlerden bulacaksın."
- Oğlum ben kurban edeceğim diyorum, sen seviniyorsun.
- Nasıl sevinmem yagâne arzumuz onun rızasına kavuşmak değil miydi? Yalnız elimi ayağımı sıkı bağla ki seni üzecek bir şey yapmayayım, eteğini de topla kanım üstüne sıçramasın. Görüyor musun baba gök kapıları açılmış, melekler bize bakıyor.
Hazret-i İbrahim Hak teâlânın ismini zikrederek bıçağı sürer ama kesmez. Bir daha sürer yine kesmez. İsmail "baba" der, "yüzüme bakma. Şefkatin galip gelir sonra. İşte şah damarım burada."
Nasıl kessin ki? Ateşe "yakma" emrini veren, bıçağa "kesme" buyurduysa.
Allahü tealadan vahiy gelir "Ey İbrahim. Rüyanı tasdik ettin sadâkatini gösterdin! Şimdi başını çevir dağa bak!"
Cebrail Aleyhisselam kırk yıl cennette otlamış bir koçla görünür, tekbire başlar: Allahüekber Allahü ekber.
İbrahim aleyhisselam devam eder: "Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber"
İsmail Aleyhisselam da katılır "Allahüekber velillahil hamd!"
İşte teşrik tekbirleri buradan geliyor.
Hazret-i İbrahim koçu yakalar ve kurban eder. Geldiğinde İsmail'i elleri ayakları çözülmüş bulur.
Cafer-i Sâdık hazretleri nakl eder. İbrahim aleyhisselam Hak teâlâya münacatta bulundu. "İsmail'i neden kurban edemedim Ya Rabbi? Nedir hikmeti?"
-Hiç onu boğazlatır mıyım. Habibimin nuru var alnında!
Allahü teâlâ dostlarının kalbinden başka sevgilerin gitmesini diledi.
Hazret-i Adem Havva validemize meyl etmişti... Yakup Aleyhisselam "Yusufum Yusufum" derdi.
Efendimiz de evlâdını çok severdi. Allahü teâlâ İbrahim'i aldı, Hasan ve Hüseyn'in (radıyallahu anhüm) şehadet haberini verdi.
Mekke'yi bir yere değişmezlerdi, hicret emri geldi.
Ki İbrahim aleyhisselamın da Hazret-i İsmail'e muhabbeti hayli ziyade idi.


YARIN: KÂBENİN ÜÇÜNCÜ BANİSİ

Kaynak: OZEL
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...