3. Dünya Savaşı mı başlıyor? İran vurdu, uzmanlar kritik noktayı açıkladı

İran, İsrail’in 13 Haziran sabahı başkent Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz Nükleer Tesisi ile Loristan, Kirmanşah, Huzistan, Hemedan, Kum ve Şiraz’a yönelik gerçekleştirdiği hava saldırılarına misilleme operasyonlarıyla karşılık verdi. Saldırılar karşılıklı tırmanırken, “3. Dünya Savaşı mı geliyor?” sorusu uluslararası kamuoyunun gündemine oturdu. Turkiyegazetesi.com.tr, bölgede büyüyen krizi Doç. Dr. Furkan Kaya, Araştırmacı-Gazeteci Çağatay Cebe ve Dr. Ali Semin ile değerlendirdi.
İran, İsrail’in 13 Haziran sabahı başkent Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz Nükleer Tesisi ile Loristan, Kirmanşah, Şiraz, Huzistan, Hemedan ve Kum şehirlerine yönelik düzenlediği hava saldırılarına karşılık olarak misilleme operasyonuna başladı.
Turkiyegazetesi.com.tr, bölgede tırmanan gerilimi Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Furkan Kaya, Araştırmacı-Gazeteci Çağatay Cebe ve İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ODAP Kurucu Direktörü Dr. Ali Semin ile değerlendirdi.
"BU AÇIK SAVAŞIN BAŞLANGICI"
Doç. Dr. Furkan Kaya, İsrail’in saldırılarını sadece askeri değil, jeopolitik ve stratejik bağlamda ele alınması gerektiğini vurguladı. Kaya, Turkiyegazetesi.com.tr'ye yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Netanyahu kendi siyasi geleceğini garanti altına almak ve Gazze’deki katliamı perdelemek için İran kartını kullanıyor. Bu saldırı, örtülü çatışmalardan açık savaşa geçildiğinin göstergesi. İran’ın üst düzey askeri komutanları hedef alındıysa, bu artık doğrudan rejimin sinir uçlarına yapılan bir müdahaledir."
Kaya’ya göre, İsrail'in İran'ı provoke ederek bölgede büyük bir savaşa zemin hazırladığı net şekilde görülüyor.

"TRUMP KONTROLLÜ GERİLİM İSTİYOR"
ABD Başkanı Donald Trump’ın tutumunu da değerlendiren Kaya, şunları kaydetti:
"Trump topyekun bir savaş istemiyor. İran’ı köşeye sıkıştıracak ama tamamen çökertmeyecek kadar bir gerilim arıyor. Bu şekilde diplomatik masada daha avantajlı konuma geçmek ve jeoekonomik çıkarlarını korumak istiyor."
"İRAN'IN MİSİLLEME SENARYOLARI: HÜRMÜZ BOĞAZI KARTI"
Kaya, İran’ın karşılık verme biçimine ilişkin şu kritik senaryoyu aktardı:
"İran, doğrudan değil; ya vekil güçlerle ya da enerji hatlarını tehdit ederek karşılık verecek. Özellikle Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidi ciddi bir petrol krizini tetikleyebilir. Bu, sadece İsrail’i değil tüm dünyayı sarsar."
"ÇİN VE RUSYA SESSİZ KALIRSA ÇOK KUTUPLULUK ZEDELENİR"
Kaya, saldırının Moskova ve Pekin’in Ortadoğu’daki etkisine de doğrudan tehdit oluşturduğunu vurgulayarak şu sözleri kullandı:
"Putin ve Xi Jinping bu saldırıya sessiz kalırsa, sadece İran değil, tüm Batı dışı eksen zayıflar. Bu durum Çin ve Rusya'nın prestijini zedeler, çok kutuplu düzen iddiasını boşa düşürür."

"TÜRKİYE KATALİZÖR ROLÜNDE"
Türkiye'nin arabuluculuk ve kriz dengeleme rolüne dikkat çeken Furkan Kaya, "Ankara, İsrail’in planlarını çok iyi biliyor. Türkiye bu savaşın büyümemesi için devreye girebilir. Jeopolitik pozisyonu ve diplomasideki rolü nedeniyle bölgede katalizör işlevi görebilir" dedi.
"MOSSAD İRAN'A 25 YILDIR SIZMIŞ DURUMDA"
İsrail’in 13 Haziran’daki hava saldırılarının arka planını değerlendirirken Araştırmacı-Gazeteci Çağatay Cebe Mossad’ın İran’daki etkisine dikkat çekti.
"Bunlar doğru çünkü Mossad’ın İran’ın içerisine sızması yeni bir konu değil. En az 20-25 senedir çok ciddi anlamda İran içerisine sızmış durumda. Eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın kendi itirafı var. İran istihbaratında Mossad’a karşı mücadele eden karşı casus birimin başındaki kişi Mossad tarafından satın alınmıştı. Bu zaten en üst düzeyden yapılan bir açıklamaydı. Pratiğe baktığımız zaman da sürekli olarak nükleerle ilgilenen bilim insanları öldürüldü Mossad tarafından. Bu başlı başına bir istihbarat açığı demek. Hatta şöyle bir şey söyleyeyim; 3-4 sene önce El Kaide’nin ikinci ismi bile Tahran’da tabanca ile öldürülmüş mesela. Bu çok büyük bir istihbarat açığı demek. Bu suikastler silsilesi yaklaşık 2007-2008 gibi başladı ve günümüze kadar devam ettiğinde İsmail Haniye’yi vs. de bu olaylara dahil ettiğiniz zaman Mossad’ın çok ciddi anlamda İran istihbaratına sızdığı ve ülke içerisinde istediği gibi hareket ettiğini görebiliyoruz."
"Kendi ajanlarını büyük ihtimalle İsrailli değil, İranlı ajanlar olarak eğitmişler. Bunlara ne yapacaklarına dair eğitimler yurtdışında verilmiş, sonra bu insanları toplamışlar ve içlerinde güven oluşturmuşlar. İran istihbaratı ise bu yapılara sızamamış. Bu tek başına yapılabilecek bir iş değil. Bir grup insanın yaptığı çok bariz belli. İran’ın istihbaratı bunları bulamamış ve bu kişiler saldırıdan hemen önce hedefleri belirleyecek sistemlerle her şeyi ayarlamışlar. Üç operasyon gerçekleştirmişler. Bu, aşırı derecede büyük bir zafiyet demek. Yani İran’ın bu istihbaratı yok demek. Kendisini koruyacak bir istihbarat yapısına sahip olmadığını gösteriyor.
İran’ın kendi zafiyeti olmakla birlikte aslında bölge ülkelerine verilen mesaj da şu: Ben size ne kadar sızdım, artık bunu bir düşünün. Ya da ne kadar sızabilirim, bunu düşünün. Türkiye istihbarat savaşlarına karşı ne dedi? Hemen Siber Güvenlik Daire Başkanlığı kurdu. Türkiye konuyu anladı. İsrail’in vermek istediği mesaj da tam bu: Normalde bu tür istihbarat faaliyetlerini açık etmezsin ama İsrail burada açık açık güç gösterisi yapıyor. ‘Ben İran’da bunu yaptıysam size neler yapabilirim’ diyor. Çünkü İran bir polis ve istihbarat devleti olarak bilinir. İsrail’in bu çıkışı tüm bölgeye sarsıcı bir mesaj."

"HİZBULLAH TARİHİNİN EN ZAYIF DÖNEMİNDE"
Aynı değerlendirme kapsamında Çağatay Cebe, Lübnan’da İsrail’in Hizbullah’a yönelik planlı tasfiye operasyonunun geldiği noktayı da açıkladı.
"Yani Lübnan tarafında bir şey olmaz. Sebebi de şu: İsrail’in Hizbullah stratejisi kısa süre içerisinde Hizbullah’ın bütün deneyimli kadrolarını yok etmeye dayanıyordu. En üst düzeyden en alt düzeye kadar tüm profesyonel, savaş görmüş, tecrübe kazanmış kadroları, uzunca süre örgüt içerisinde olan herkesi yok ettiler. Maksat şuydu aslında: Genelde nedir, örgütte birini öldürürsün, yerine bir başkası geçer ya... İsrail’in yapmak istediği şey şu oldu: En kısa sürede ne kadar tecrübeli adam varsa yok ederek, yerine gelecek tecrübesiz kadroların bu ortamda çok da hareket edemeyeceği bir yapı oluşturmak. Yani gelişen teknolojiler, siyasi ortam vs. bu yeni kadroları çok da hareket ettiremeyecekti. Ve aslında şu an bu yaşanıyor."
"Ne yaptı Lübnan ordusu? Artık Hizbullah’tan Güney Lübnan’daki kontrol noktalarını alıyor mesela. Bu çok büyük bir olaydır. Ve şu anda Hizbullah’a, Lübnan içerisinde 'Artık şu silah meselesini bırak' noktasına gelinmiş vaziyette. BM barış gücünün Lübnan’dan çekilmesi meselesi bile şu an tartışılıyor. Bunun sebebi şu: Demek ki artık Güney Lübnan’da Hizbullah, İsrail’e karşı bir tehdit olamıyor. BM’nin burada bulunmasına gerek yok deniliyor."
"Öte yandan şu son günlerde Güney Lübnan’da, dün akşam da vurdular birilerini. Ama artık bunlar çok stratejik öneme sahip kişiler değil. Bu saatten sonra örgütü ayağa kaldıramazlar. Bir yandan Lübnan devleti de Hizbullah’ı elimine etmeye çalışıyor, silahsızlandırıyor. Lübnanlılar bu savaşı kendi savaşları olarak görmüyorlar. Filistin’e, Gazze’ye üzülüyorlar. Ama bunu Hizbullah’ın ve İran’ın değil, Lübnan Devleti’nin yapmasını istiyorlar. Bu yüzden Hizbullah’a karşılar. O yüzden şu an Hizbullah tarihinin en kötü zamanını yaşıyor. Onlar için de bir şey yok. Yani 'Dur ben burada İran’a destek çıkayım' diyebilecekleri bir nokta yok. O yüzden şu an Hizbullah da bitmiş durumda."
"İRAN'IN KIRMIZI ÇİZGİLERİ AŞILDI, MOSSAD İRAN'IN İÇİNDE ÇOK GÜÇLÜ"
Dr. Ali Semin, İsrail saldırısının yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve stratejik bir eşik olduğunu vurguladı:
"İran buna nasıl misilleme yapar? Çünkü İran için bugün itibariyle İsrail tarafından yapılan bütün saldırılarda kırmızı çizgisi tamamen aşıldı. Açık söyleyeyim çünkü İsrail'in yaptığı bu son saldırı, İran için bütün kırmızı çizgileri yok etti. Bu birinci nokta. İkinci nokta, İran'ın kendi içerisinde bu kadar Mossad'ın güçlü olması. Biz şimdi bunu Mossad olarak lanse ediyoruz çünkü dikkat ederseniz bu saldırılar sadece bir tane aktör üzerinden yürütülüyor, o da İsrail. Ama bunun arkasında bence Amerika var, diğer bazı Batılı ülkeler var. Bu tek başına bir saldırı değil. Hem istihbarat hem saldırı bağlamında tek başına olduğunu düşünmüyorum. İran’ın iç dinamiklerinde Mossad’ın bu kadar güçlü sızmasını zaten yıllardır bölgeden gözlemliyorum. Çok ciddi güvenlik ve istihbarat zafiyeti var.
Yaklaşık iki senedir İran’ın istihbarat ve güvenlik kurumlarındaki bu Mossad etkisini bir an önce kırması gerektiğini söylüyorum. Bunu İsmail Haniye’ye yapılan suikastla da teyit ettik. Mossad, 27 Kasım 2020’de Tahran’daki atom reaktörlerinden sorumlu Muhsin Fahrizade’ye de saldırı düzenlemişti. Bugün yapılan saldırı ise final saldırısıydı. Trump’ın İran’ı hedef aldığı çok netti. Amerika’nın beklentisi Libya modeliydi. Yani İran’ın nükleer faaliyetlerini tamamen sıfırlaması. İran bunu reddetti, hatta iki gün önce yeni bir uranyum zenginleştirme tesisi kuracaklarını açıkladılar. Trump 60 gün süre tanımıştı, bugün 61. gün. Bu da zaten İsrail’e karşı saldırıya onay anlamına geliyor. Satır aralarına baktığımızda, İran’a yönelik doğrudan bir tehdit var. Bugünkü saldırıyla İran’ın genelkurmay başkanı ve devrim muhafızları komuta kademesi hedef alındı. Yaklaşık 20’ye yakın komuta akademisi yok edildi. Hüseyin Selami gibi çok önemli isimler öldü. Bazı yorumcular 6 nükleer bilim adamının ölümünü önemsiyor ama askeri kademeye verilen zarar çok daha büyük. Bu saldırı İran’ın sadece motivasyonunu kırmak değil, askeri olarak yok edilmesi anlamına geliyor. İran buna misilleme yapacaktır ama nasıl ve ne oranda olacağı önemli. Geçmişte drone’larla yapılan düşük etkili saldırılar gibi değil, bu kez daha farklı olabilir. Misilleme sadece İsrail’i değil, Amerika’nın diplomatik misyonlarını da kapsayabilir. Bilim insanları da hedef alınabilir. Yani askeri bir operasyon kadar, akademik düzeyde de tehdit oluşabilir. İran bu saldırıya güçlü bir karşılık vermezse hem iç kamuoyunu hem de dünyayı ikna edemez."
"SALDIRI İRAN'IN CAYDIRICILIĞININ BİTTİĞİNİ GÖSTERDİ"
Dr. Semin açıklamasının devamında, saldırının teknik başarısına ve İran rejiminin bundan sonraki sürecine etkisine değindi:
"İsrail, İran’ın egemenliğini yok eden çok hassas ve sıfır hatalı saldırılar gerçekleştirdi. Bu da İran’ın ne kadar zayıf olduğunu açıkça gösteriyor. Bugün İran’ın artık bir misilleme yapması kaçınılmaz. Aksi halde rejim büyük bir meşruiyet kriziyle karşı karşıya kalır. İran eski Cumhurbaşkanı bile 'Mossad sızdı' diyerek özel bir kurul kurulduğunu ama başına getirilen kişinin bile Mossad ajanı çıktığını açıklamıştı. Fahrizade suikastında da benzer durum yaşandı. Suikastı yapan ajanlar çok rahat kaçtı. Bugünkü saldırı da aynı şekilde gerçekleşti. İran bu süreçte büyük bir misilleme yaparsa bölge çok büyük bir kaosa sürüklenebilir. Sadece askeri değil, ekonomik kriz de başlar. Petrol fiyatları %7 arttı, altın yükseldi, doğalgaz fiyatlarında artış bekleniyor. Bu, sadece İran’la sınırlı kalmaz. Hürmüz Boğazı’nın kapatılması tartışılıyor. Ancak İran da bunun farkında. Hürmüz, dünya petrol ticaretinin üçte birini taşıyor. LNG’nin %20’si buradan geçiyor. İran kapatırsa kendi ekonomisini de vurur. Bu yüzden kapatacağını düşünmüyorum.
Öte yandan Arap dünyasından kınama geldi. Türkiye başta olmak üzere tüm bölge ülkeleri saldırıyı uluslararası hukuk ihlali olarak değerlendirdi. Fransa ve Almanya ise İsrail’in kendini savunma hakkını destekledi. Trump’ın Netanyahu’yla kavgalı gibi görünüp aslında operasyon altyapısını önceden hazırladığı anlaşılıyor. Bu saldırı Mossad, CIA ve diğer istihbarat örgütlerinin ortaklaşa planı olabilir. Bu çapta bir saldırı çok büyük istihbarat çalışması gerektiriyor. İran’ın zayıflığını ortaya koyuyor. Biden’a Trump’tan kalan en önemli miras İran’ın caydırıcılığının ortadan kaldırılması oldu. Bu saldırı rejimi zayıflatma hedefiyle yapıldı. Rejimi tamamen yıkmak değil, kontrol altına almak isteniyor. Türkiye ise sürece çok hazırlıklı. Güvenlik zirvesi yapıldı. MİT, Mossad ajanlarını daha önce yakalamıştı. Türkiye bu tür suikastların kendi topraklarına sıçramaması için tüm önlemleri alıyor. Ayrıca çatışmanın Suriye ve Irak’a yayılmaması da Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından önemli. İran’ın üniter yapısı da Türkiye için kritik. Büyük Orta Doğu Projesi’nin bu kaosla devreye sokulmasına Türkiye karşıdır."
3 Dünya savasi cikmaz merak etmeyin cünkü Devletlerin kendine zarar verecegini anladigi zaman herseyi birakir ve tarafsiz olur