Katilbaşı Netanyahu bu yüzden çıldırıyor! Kudüs'te ferman, Gazze'de tapu bizde

Bir asırdır kan ve gözyaşının yaşandığı Filistin, Osmanlı yönetimindeki huzuru arıyor. Katil İsrail, taştan ve tabletten medet umarken, Gazze’nin tapusu bizim elimizde.
ABD’yi arkasına alarak Orta Doğu’da terör estiren, Gazze’de katliam yapan İsrail’e karşı Türkiye’nin dik duruşu soykırımcı Başbakan Benyamin Netanyahu’yu çileden çıkardı. Türkiye’den defalarca istedikleri tarihî Siloam (Silvan) Taş Yazıt’ını, 27 yıl önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yüzünden alamadıklarını itiraf eden Netanyahu küstah ifadeler kullandı.
Netanyahu “Bu (Kudüs), bizim şehrimiz Erdoğan. Sizin değil” diyerek Erdoğan’ı hedef aldı.
İSRAİL ÇABASINDAN VAZGEÇMEDİ
İsrail’in uzun yıllardır peşinde olduğu İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki Siloam Yazıtı, Netanyahu’nun Cumhurbaşkanı’na yönelik sözlerinden sonra tekrar konuşulmaya başladı. İsrail Başbakanı, 1998’de 2 bin 700 yıllık kitabeyi dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’dan istediğini ama Erdoğan’ın liderliğinde güçlenen muhafazakâr kitlenin tepki göstereceği korkusuyla ret cevabı aldığını savundu.
Ancak İsrail o tarihten sonra da çabasından vazgeçmedi. 2007 yılında Kudüs Belediye Başkanı Uri Lupolianski, Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Namık Tan’dan “iyi niyet göstergesi” olarak eseri iade etmelerini istedi ve kabul edilmedi. 2017 yılında İsrail Kültür Bakanı Miri Regev’in çabaları kabul görmedi. 2022’de ise yazıtın İsrail’e iade edileceği haberleri çıktı ama gerçekleşmedi.
ÜÇ SENE ÖNCE DE İSTEMİŞLER
Aynı tarihlerde İsrail’in başka bir çabada bulunduğu ortaya çıktı. Dr. Yahya Coşkun, 2022 yılında Müzeler Genel Müdür Yardımcısı iken İsrailli yetkililerin tarihî taşı bizzat kendisinden de istediklerini ve ret cevabı aldıklarını sosyal medyada açıkladı.
İSRAİL İÇİN NİÇİN ÖNEMLİ?
Peki İsrail, Osmanlı Devleti döneminde Kudüs’te keşfedilen Siloam’ı niçin çok istiyor? İsrailliler politik bir sembol olarak da gördükleri MÖ 8. yüzyıla dayanan kitabenin, ülkelerinin Kudüs’teki antik köklerini ortaya koyduğunu düşünüyor. Kudüs’ün en eski yazılı vesikalarından biri olan kitabede, Tevrat’ta geçen Hezekiya’nın Kudüs’ü Asur kuşatmasından korumak için su tüneli inşa ettirmesi hadisesi anlatılıyor.
TESADÜFEN KEŞFEDİLDİ
Anlatılanlara göre kitabe, 1880 yılında Kudüs’teki Siloam Tüneli’nde araştırma yapan Conrad Schick’in öğrencilerinden birinin ayağının kayıp düşmesiyle tesadüfen keşfedildi. Yazıt, 1890 yılında ise Osmanlı başşehri İstanbul’a nakledildi. Siloam kitabesi, şimdilerde İstanbul Arkeoloji Müzelerinde sergileniyor.
GAZZE'NİN TAPUSU BİZDE
İsrail’in Türkiye ve Erdoğan’ı açıkça hedef almasının bir sebebinin de taş üstünde taş bırakmadığı Gazze’nin tapusunun hâlâ Sultan Abdülhamid Han’ın üzerinde olması. Osmanlı padişahı İkinci Abdülhamid Han, Filistin’in siyonistlerin eline geçmemesi için büyük mücadele vermiş, Kudüs’ü de içine alan toprakları kendi mülkü yapmıştı. Gazetemize konuşan Sultan Abdülhamid Han’ın torunlarından Orhan Osmanoğlu, Akdeniz kıyısında 45 kilometrekarelik yüz ölçümüne sahip Gazze’nin resmî şehir tapusunun hâlâ kendilerinde olduğunu açıklamıştı. Osmanoğlu “Dedem Abdülhamid Han’ın Kerkük ve Musul’dan sonra en fazla toprak satın aldığı yer Filistin’dir. Elimizde Balkanlar, Suriye, Kıbrıs, Hicaz, Libya, Lübnan dâhil birçok coğrafyada 1.107 tapu kaydı var. Bu tapular, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyaset, diplomasi ve dış ilişkilerinde önemli birer koz niteliği taşıyor” demişti. Aile olarak 2008’de veraset davaları açmaya başladıklarını anlatan Orhan Osmanoğlu “Şahsi bir beklentimiz yok. Biz, devletimizin yetkilileriyle iş birliği yaparak ülkemizin elini dış ilişkiler ve diplomasi alanında daha da güçlendirmek istiyoruz. İsrail, bir dönem ‘Anlaşalım’ diye bir hayli ısrarcı oldu. Biz hiçbir biçimde haklarımızı devretmeyeceğiz” açıklamasını yapmıştı.
İSTANBUL'DAN YENİ FERMAN BEKLİYORLAR
Kudüs’teki Kıyamet Kilisesi’nin büyük camlarının önündeki merdiven 173 yıldır aynı noktada. Sultan Abdülmecid’in fermanı sebebiyle orada duran merdivene şu ana dek kimse dokunamadı.
Dört asır Osmanlıların hâkimiyeti altında olan Kudüs; adaletin, huzurun ve güvenin şehri oldu. Ancak Hristiyan mezhepleri arasında zaman zaman olaylar alevlendi. Kudüs’te bulunan “Kutsal Kabir” yahut daha çok bilinen adıyla Kıyamet Kilisesi’nin temizliği konusunda Ortodokslar ve Katolikler karşı karşıya gelince büyük bir kaosun fitili ateşlendi. 1852 yılındaki olaylar süresince yüzlerce insan zarar gördü, onlarcası da öldü. Devreye Sultan Abdülmecid girerek yayınladığı ferman ile meseleyi kökten çözdü. Yaklaşık 173 yıldır bu merdivene dokunulamaması Osmanlı Sultanı Abdülmecid’in fermanının bugün dahi geçerliliğini koruduğunu ispatlıyor. Merdivenin yerinden oynatılabilmesi, kilisenin pay sahipliğinin yapılabilmesi, Hristiyan mezheplerinin sorunlarının çözülebilmesi için İstanbul’dan yeni bir ferman gelmesi gerekiyor.
PATRİK'TEN 'ZULÜM' İFTİRASI
Kudüs Rum Ortodoks Patriği Theofilos Giannopoulos’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyareti İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun yanı sıra destekçisi ABD Başkanı Donald Trump’ı da rahatsız etti. Görüşmenin hemen ardından apar topar Fener Rum Patriği Bartholomeos Beyaz Saray’a çağırıldı. Trump ile görüşmesinin ardından açıklama yapan Patrik, Türkiye’de ‘zulüm gördükleri’ iftirasını atarak “Ekümenik Patrikhane’yi, Türkiye’de kalan az sayıdaki Hıristiyan’ı, onların karşılaştığı zorlukları, zulümleri tüm bunlara rağmen görevimizi yerine getirmeye devam ettiğimizi konuştuk” dedi.
YAHUDİLER MÜSLÜMANLARDAN SONRA KUDÜS'E GİREBİLDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Kudüs Rum Ortodoks Patriği Theofilos Giannopoulos’u kabul etmişti. Kudüs’teki Hristiyan mirasının korunması için Türkiye’den destek isteyen Giannopoulos, kabulde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Hazreti Ömer’in Kudüs’ü fethinin ardından Bizans İmparatorluğu adına şehri yöneten Patrik Sophronios’a takdim ettiği emannamenin yazılı olduğu tabloyu sunmuştu. Dolmabahçe’de Erdoğan’a verilen bu anlamlı hediye ile Hristiyanlar açıkça, Hazreti Ömer’in verdiği garantinin karşılığını Erdoğan’dan beklediklerini duyurmuş oldu. Gelinen noktada Hristiyanların bile “Bizi siz koruyun” diyerek Erdoğan’a yönelmesi, Müslümanların yönetimine olan güvenin yansıması olduğu belirtiliyor.
Peygamber Efendimiz Muhammed aleyhisselamın Miraç mucizesinde ayak bastığı mekânlar arasında yer alan Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs, Hazreti Ömer devrinde fethedilerek İslam toprağı yapılmıştı. 637 yılında gerçekleştirilen fetih sonrası sulh ve sükûnet dönemi başlayan Kudüs’te Hazreti Ömer’in yayımladığı emannâmede şehrin İslam ordularınca fethinin ardından insanlara zarar verilmeyeceği, ibadet yerlerine dokunulmayacağı, mallarına el konulmayacağı, yerel halka din değiştirmeleri için baskı yapılmayacağı gibi güvenceler yer almıştı.
Prof. Dr. Osman Aydınlı “Kudüs’ün Fethi ve Hazreti Ömer Emannâmesi” başlıklı makalesinde fetihle birlikte Yahudilerin yeni haklara kavuştuğu belirtiyor. Prof. Dr. Aydınlı, yönetimin Müslümanlara geçmesiyle şehre senede yalnız bir defa girebilen Yahudilerin Kudüs’e yerleşmeye, ibadet ve bayramlarını rahatça kutlamaya başladığını kaydetti. Aydınlı, “Müslümanların mağlup bir durumda olan Hıristiyanlara ve asırlardır Kudüs’e giremeyen Yahudilere şimdiye kadar galiplerin yaptığının tersine insanca muamele etmesi bu toprakların kutsallığının teminatı olmuştur” dedi.