Kod adı: Hasbara! İslamiyet'e siyonist kumpas
Siyonist yapı, kendi varlığına yönelik en büyük tehdit olarak gördükleri İslamiyet’i tahrip etmek için Hasbara konsepti dâhilinde çalışmalar yürütüyor. Dünya genelindeki LGBT, anarşizm, satanizm, savaşlar, bitkilerin DNA’sı ile oynama, kimyasal bombalar gibi faaliyetlerin ardından siyonist yapı çıkıyor.
YILMAZ BİLGEN- Tarihin en kanlı katliamlarına imza atan İsrail ve küresel çapta sayısız ifsat faaliyeti yürüten siyonistler, kendi varlığına yönelik en büyük tehdit olarak İslam’ı görüyor. Araştırmacı-akademisyen Dr. Emine Çelik, bu çerçevede İslam’ı tahrif amaçlı birçok birim inşa eden siyonist yapının bütün çalışmalarını Hasbara konsepti dâhilinde gerçekleştirdiğini anlattı. Dr. Emine Çelik, siyonist rejimin ajan yapısı, siber güvenlik doktrini, Müslüman toplumların üniversite, kültür, siyaset, medya, eğitim alanındaki kurumlarıyla birlikte cemaatlere özel bir strateji dâhilinde sızdığını anlattı. ABD’li eski bir generalin kızı olan Shariffa Carlo al Andalusia ise siyonist odakların kendisiyle kurduğu ilişki ve İslam dünyasına kurulan tuzakları kendi hayatından hareketle ifşa etti.
“SİLAHLARI TAHRİF VE İFSAT”
İsrail’in en büyük silahının tahrif ve ifsat etmek olduğu tespitinde bulunan Dr. Emine Çelik “Bütün bu işleri Hasbara konsepti dâhilinde yapıyorlar. İnsanları, toplumları, doğayı ve hatta bütün varlığı özünden kopararak, nesilleri ifsat ederek kendi ideal dünyasını kurmaya motive olmuş bir tür var karşımızda. Bu sebeple son yüzyılda dünya geneli ortaya çıkan LGBT, anarşizm, satanizm, savaşlar, bitkilerin DNA’sı ile oynama, kimyasal bombalar ve daha birçok çalışmanın arkasında siyonist lobi çıkıyor.
Gazze zaten başlı başına bir felaket örneği. Dünyaya ve insanlığa zehir saçıyorlar. İnsanları zaafları üzerinden esir alanan küresel şantaj zinciri kurdular. Bu sebeple ajanlık için büyük oranda İranlıları, Arapları ve özellikle de Filistinlileri seçiyorlar. Korkunç bir dijital ayak izi takip sistematiği kurdular. Bu amaçla da ‘C4I and Cyber Defense Directorate’ istihbarat yapılanmasında büyük değişikliklere gidildi. Beerşeva’da devasa bir kompleks inşa ettiler. Bu komplekste DEAŞ ve benzeri üretimler için sosyal laboratuvarlar var. Siyonizm tarihi ve kaynaklarına baktığımızda bu kişilerin hep aynı çizgi üzere olduğunu görüyoruz. İşte bu sebeple tarih boyu farklı kültür, toplum, dil ve dinleri öğrenmek ve sonra da tahrif etme maksatlı araştırmalar yapıyorlar. Şu an da ellerinde müthiş bir veri tabanı var” dedi.
ACIMASIZ PARSELASYONUN MİMARI
TİKA Afrika Koordinatörü olarak coğrafyanın birçok bölgesinde etkin görevler üstlenen Gıyaseddin Karatepe de siyonist mihrakların İslam ve Müslümanlar üzerine yaptığı hesapları şu cümlelerle özetledi:
Gazze’de İsrail kadar büyük sıkıntı hâline gelen gruplar maalesef siyonist projeye hizmet eden Filistinli İsrail destekli çeteler. Yaser Ebu Şebab öldürüldü ama yerine DEAŞ’la da iş birliği yapan Ceyş el-İslam grubunun eski üyesi Ghassan ed-Duheyni’yi getirdiler. Orta Doğu ve Afrika’nın dini ve askeri dizaynında İsrail’in büyük etkisi var. Satın alınan isim ve kurumlar üzerinden ülkeleri esir alıyorlar. Afrika 700 milyonluk nüfusu ile İslam dünyasının üçte birini teşkil ediyor ve maalesef İsrail ve siyonist yapı coğrafyayı mahveder hâle geldi. Elbette İngiliz, ABD, Fransa istihbaratları da bu tahrip faaliyetinde etkin rol üstleniyor. İslam’ın kadim beldeleri, siyonist hesapların pençesinde acımasız parselasyona kurban edildi. İsrail’le hiçbir sıkıntısı olmayan Boko Haram, Ensar es-Sünne, eş-Şebab, Hızlı Destek Kuvvetleri ve benzeri örgütlerle Afrika’yı esir aldılar.
“ATEİZMİN ARKASINDA İSRAİL VAR”
Siyaset bilimci-İsrail uzmanı Zahide Tuba Kor “İsrail yönetimi gerçekleştirmek istediği hedeflerinin önündeki en büyük engel olarak İslam’ı görüyor. Türkiye’deki ateizm ve özellikle gençleri yoldan çıkarma üzerine kurulu tüm faaliyetlerin arkasında İsrail var. Toplum olarak ağır yaralar aldık. İslam dünyası duygusal davranıyor. Hem proje bazlı hem de propaganda boyutunda âdeta ordularla saldırıyorlar. İslami kurumlar, cemaatler, eserler ve üniversitelere sızmak için bütün güçlerini seferber ettiklerini biliyorum. Kaynaklarımıza, kurumlarımıza sızmak için her yolu deniyorlar. Uzun soluklu eğitimlerden geçirilen elemanları İslami müesseselere sızarak pratik ve teorik tahribatlar yapıyor. Çevirisini yaptığım Avi Slahim, ‘Üç Dünya’ kitabında Ezher, Irak, Suriye dâhil İslami eğitim kurumlarına nasıl sızdıklarını anlatıyor. Ellerindeki Tevrat sürekli komplo üreten bir kitap. Kur’ân ise tam manası ile bir ahlak kitabı. Bu sebeple siyonist sızmalara karşı duygusal tavrımız zaafa dönüşüyor. Daha güçlü savunma mekanizmaları oluşturmak zorundayız” diye konuştu.
“SİYONİZM ŞEYTANIN SOPASI”
Tarihçi-yazar Cengiz Açar, olayın kökeninde peygamberlerin şeytani düzenle olan mücadelesi yattığını vurguladı. “Siyonistler şeytanın sopası” tespitinde bulunan Açar “Bu kavga hazreti Âdem ve İblis ilişkisinin devamıdır. Şu an şahitlik ettiğimiz küresel komploların itici gücü kabala...
Tıpkı Âd, Semûd, Nemrut, Fir’avn ve Babil örneğinde olduğu gibi bugün de yeryüzü egemenliği uğruna yeryüzünü fesada boğan karanlık güçler sahnede. Küreselciler net bir biçimde kabalizmin sadık hizmetkârı olarak rol alıyor. Küresel şeytani planı tatbik etmeye çalışıyorlar. Şu an Yahudilerin yegâne amacı İslam’ı kaynak ve uygulama bazında bulandırmak. Bunlar Resulullah döneminde de vardı.
Süleyman aleyhisselam, Musa aleyhisselam, İsa aleyhisselam ve Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem bu karanlıkla mücadele etti. Şimdi büyük sıfırlama ve yeryüzü hâkimiyeti, küresel ısınma, suni salgınlar, cinsiyetsiz toplum ve benzeri söylemler aynı amacın kılıf değiştirmiş biçimleridir. İslam dünyası topyekûn ve Türk milleti ağır tehdit ve risk altında. Bunu görmek, bilmek zorundayız” dedi.
"İSLAM'I BALTALAMAK İÇİN EĞİTİLDİM"
Amerikan ordusunda Porto Riko Üs Komutanlığına kadar yükselen bir generalin kızı olan Shariffa Carlo al Andalusia kan donduran siyonist kumpası ifşa etti. Üniversiteye başladığı yıl karanlık odaklar eliyle İslami ilimlere yönlendirildiğini anlatan Shariffa Andalusia “Ailem iyi bir Katolik olarak yetiştirdi.
Üniversiteye başladığım yıl arka planda kim olduğunu bilmediğim bir yapı tarafından benim için yedi senelik bir eğitim süresi belirlendi. Kur’ân ve hadisler üzerinde yoğunlaşan bir eğitim modeli uyguluyorlardı.
Latince, İbranice, Aramice, Yunanca ve Arapça gibi dillerde eserler okuyorduk. Esasında Kur’ân ve hadislerle oynamak suretiyle dinî esasları tahrip etmem isteniyordu. Özellikle İslami kaynakları kullanarak Müslüman kadınlar üzerinde etkili olmamı istiyorlardı. Onların örtünme, aile içi rolleri ve ibadetleri ile ilgili şüpheler oluşturmam gerekiyordu.
Müslüman kadınların acınacak durumda olduğu kabulü vardı. Onları dinlerinden döndüremesek dahi inanç ve ibadet bazında zayıf kişilikler hâline getirmemiz gerekiyordu. Kur’ân ve hadisler üzerinde oynama konusunda ders verenler hocalarım Yahudi din bilginleriydi. Maddi ve manevi açıdan bütün süreç gizli bir el tarafından yönetiliyordu. Bir gün eğitmenlerime ‘Niçin kadın?’ diye sorduğumda ‘Bir erkeği yok edersen sadece o kişi biter, ancak kadını ele geçirdiğinde aileyi ve bütün nesli yok edersin’ diye cevap verdi” ifadelerini kullandı.
“MISIR’DA MAKAMIN HAZIR”
“İslam’ı baltalama motivasyonu ile başladığım eğitim sürecimin sonunda Mısır Amerikan Büyükelçiliğinde yerimin hazır olduğu söylendi. Ancak bozmak adına okuduğum Kur’ân’dan ve Resulullah’ın hayatından çok etkilendim ve eğitimimin üçüncü yılında Müslüman oldum. Beni seçtiklerini söyleyen odakların tek istedikleri Müslüman toplulukları kontrol etmekti. Cinsellik, medya, müzik ve uyuşturucu ve benzeri bütün yolları sonuna kadar kullanıyor. Ayrıca dünya üzerindeki bütün dinleri de öğreniyordum. Kur’ân’a âşık oldum. Daha fazla sürdüremeyeceğimi söyleyip Müslümanlığı seçtim. Okuldan atıldım. Maddi imkânlarım sıfırlandı. Ailem evlatlıktan reddetti. Aylarca yiyecek bir yemek bulmakta bile zorlandım. Zor bir imtihandı ancak Allah’a olan imanım beni korudu. Şimdi artık birçok zorluğu atlattım. Çok huzurluyum” sözleriyle yaşadıklarını anlattı.
