Konstantinopolis’ten İstanbul’a! İstanbul adı nereden geliyor?

İstanbul’un Fethi’nin 572. yılı tüm yurtta coşkuyla anılırken, “Konstantinopolis nasıl İstanbul oldu?” sorusu yeniden gündeme geldi. Tarihi değiştiren bu büyük fetihle birlikte sadece bir başkent değil, bir çağ da kapanıp yenisi açıldı.
Fatih Sultan Mehmet’in 21 yaşında başlattığı büyük kuşatma, sadece Osmanlı tarihini değil dünya tarihini de kökünden değiştirdi. 6 Nisan 1453’te başlayan ve 29 Mayıs’a kadar süren kuşatma sonucunda Bizans’ın başkenti Konstantinopolis fethedildi. Ancak bu fetihle birlikte değişen sadece imparatorluk yönetimi değildi. Yüzyıllar boyunca farklı isimlerle anılan bu şehir, zamanla “İstanbul” adını aldı ve bir medeniyetin kalbi haline geldi.
İSTANBUL FETHİ NEDEN BU KADAR ÖNEMLİYDİ?
İstanbul, Osmanlı için kritik bir öneme sahip idi. Hazreti Muhammed’in “İstanbul muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.” hadisi, Osmanlı için bu kentin fethini bir hedef haline getirmişti. Hem dini hem stratejik sebeplerle İstanbul’un fethi için yedi kez kuşatma yapıldı. Bu kutsal görev nihayet II. Mehmet tarafından başarıyla tamamlandı.
Coğrafi olarak Avrupa ile Asya’yı birleştiren bir geçiş noktası olan İstanbul, kara ve deniz ticaretinde büyük bir avantaja sahipti. Bu nedenle şehir hem ekonomik hem de siyasi olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi konumuna yükseldi.
Bizans halkı mezhepsel iç çatışmalar yaşıyordu. Halkın bazı kesimleri "Konstantinopolis'te Latin serpuşu görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederim!" düşüncesini yayıyordu.
“İstanbul (Konstantiniyye) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emîr ne güzel emirdir. Onu fetheden ordu ne güzel ordudur.”
İSTANBUL FETHİ İÇİN HAZIRLIKLAR
II. Mehmet, İstanbul’un fethine karadan ve denizden büyük hazırlıklarla girişti. Rumeli Hisarı inşa edildi, büyük toplar döküldü ve 400 parçalık donanma hazırlandı. İstanbul surları hem denizden hem karadan saldırıya karşı korunaklıydı ancak stratejik hamleler sonucunda 29 Mayıs 1453 sabahı Osmanlı ordusu şehre girmeyi başardı.
"Konstantinopolis'te Latin serpuşu görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederim!"
İSTANBUL’UN FETHİ
İstanbul’un Fethi için 6 Nisan 1453 yılında kuşatmalarla başladı. Kuşatmalar 53 gün sürdü.Bizans’ın en zayıf surlarını açığa çıkaran II.Mehmet, 11 Nisan günü; üç top Blaherne Sarayı’na, üç top Silivrikapı’ya, iki top Edirnekapı’ya ve dört top da Topkapı Sarayı’na yerleştirdi.
12 Nisan günü topçu ateşi başladı. Topların iki saatte doldurulması sebebiyle topçu ateşleri sık değildi ama topların şehirde gürültüye sebep olması şehri paniğe sürükledi. Topçu ateşleri 18 Nisan gününe kadar devam etti.
20 Nisan’da Bizans İmparatorluğu’na rüzgarı arkasına alan yardım filosu ulaştı. Bu filolar yüzünden Osmanlı gemileri bir türlü yanaşamıyordu, Osmanlı donanması yenilmişti.
TARİHTE İLK: GEMİLERİN KARADAN YÜRÜTÜLMESİ
Haliç’e nasıl gireceğini bilemeyen Osmanlı Ordusuna, II.Mehmet’in Garda Gölü’ne gemilerin karadan gönderilmesini görmesi ilham olmuştu. Gemiler karadan yürütülecekti. II.Mehmet, Beşiktaş önündeki Osmanlı donanmasının Galata surları önünden kaydırılarak Haliç’e indirilmesini emretti.
Gemilerin geçeceği güzergah ormanlık olması sebebiyle ağaçlar kesildi ve alana bolca zeytinyağı döküldü. Gemiler 21- 22 Nisan geceleri yürütülmeden önce Galata’ya yerleştirilen Osmanlı topçuları, Haliç’teki gemileri vurdu.
Bizans İmparatorluğu’nun gemilerin yürütüldüğünü fark etmemesi için St.Romanos Kapısı’na büyük bir gedik açıldı. Bizans İmparatorluğu bu gediği kapatmak ile meşgul oldu.
Sabah 72 Osmanlı gemisi indirilmiş ve Haliç’i kapatan zincir işlevsiz duruma gelmişti. Bizans karşı saldırı olarak Osmanlı gemilerini yakmayı denedi. İlkinde başarısız olan Bizans İmparatorluğu, ikinci denemesinde de Cenevizlilerin II.Mehmet’e durumu söylemesiyle tekrar başarısız oldu.
YERALTI (LAĞIMCILARIN) SAVAŞI
16 Mayıs günü Osmanlı lağımcıları yeraltından tünel açtı. Bizans bu tünelleri fark ederek savunma için karşı tünel açmaya başlamasıyla iki tünel buluştu ve yeraltı savaşları başladı. Bizans lağımcıları tünelde yangın çıkarıp tünelin çökmesine ve kendileriyle beraber Osmanlı lağımcılarının ölümüne sebep oldu.
21 Mayıs günü ikinci bir tünel açan Osmanlı lağımcıları halkın tüneli fark etmesiye Bizans’a fırsat vermeden kendi kazdıkları tüneli ateşe vererek kendilerinin ve Bizans lağımcılarının ölümüne yol açtı.
SON HÜCUM GÜNÜ
II.Mehmet, Bizans İmparatoruna şehri terk etmelerini söyledi. İmparator XI.Konstantinos bunu reddetti. 25-26 Mayıs tarihinde Bizans-Macar ittifakı kurulacağı tehditi yapıldı ve haçlı ordusu Sakız Adasına gelmişti. Osmanlı, 29 Mayıs günü son hücumun yapılmasına kararı verildi. Padişah surların üstüne çıkacak ilk askere ödül vereceğini duyurdu. Geceleri de bombalanan surlar yüzünden savunmacıların gedikleri kapatma fırsatı olmuyordu.
Sultan Mehmet her biri 50 bin askerden oluşan 3 grup oluşturdu. Ordunun büyük kısmı ağır hasar alan St.Romanos kapısında idi. 29 Mayıs günü Osmanlı ordusu sabah namazını kıldıktan sonra mehter takımıyla muharebeye başladı. Surlara yaklaşan askerler taş ve oklarla öldürülüyordu.
Zorlu mücadelenin ardından Osmanlı ordusunda kaçan askerler padişah topuzuyla öldürülerek cezalandırıldı. II.Mehmet, taarruz için Bizans tarafından açılan Kerkoporta Kapısı’ndan 50 askerle içeri girdi. O sırada ateşlenen Osmanlı topuyla yeniçerilere geçiş alanı sağlandı ve yeniçerilerle Bizans askerlerinin çarpışması başladı.
İlk başta Bizans askerleri yeniçerileri geri püskürtmüştü ancak ateşlenen ikinci Osmanlı topuyla taarruz başladı ve zayıflayan ilk sur Osmanlı eline geçti. Komutan Giustiniani yaralandığı için Bizans askerlerinin korkup kaçmaya başlamasıyla Osmanlı yağmalaması başladı. Artık Konstantinopolis tamamen düşmüştü II.Mehmet’e fetihlerin sultanı Fatih ismi verildi.
İSTANBUL’U KİM FETHETTİ?
İstanbul 21 yaşında olan II.Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) tarafından fethedildi.
İSTANBUL İSMİ VE İSTANBUL OLMA DÖNEMİ
Konstantinopolis ismi, Roma İmparatoru Konstantin’den geliyordu. Şehrin Hristiyanlaştırılması ve Bizans’ın başkenti olması bu ismi yüzyıllarca taşımasına neden oldu. Ancak Türklerin bu şehre dair kullandığı isim zamanla evrildi. Rumlar “İstimpoli”, Osmanlılar “Stanpol” veya “Konstantiniyye” derken halk arasında en çok yayılan tabir “İstanbul” oldu. Bu ifade, “şehir” anlamına gelen “polis” kelimesiyle, “şehre doğru” anlamındaki “eis tan polin” tamlamasından türemiştir.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte “İstanbul” ismi resmi olarak kullanılmaya başlandı. Osmanlı döneminde kullanılan “Asitane”, “Dersaadet” gibi isimlerse tarih sayfalarında kaldı.