Her taşı ayrı hatıra
Ebu Cehil "Her kabileden bir silahşor seçelim" der; "Evine girip kanını akıtsınlar. Nasıl olsa Abdimenafoğulları bütün kabilelere savaş açamaz, diyete razı olacaklardır sonunda." Mağara ağzında bozulmamış örümcek ağları vardır. Üstelik ürkekliği ile tanınan bir güvercin yuva yapmıştır, onları görünce patırtıyla uçar. Ebû Kürz şaşkındır: "Burada olmaları lazımdı ama?"
Efendimiz'inizinde-18M. SAİD ARVAS yazıyormsarvas@ihlas.net.trMekkeli müşriklerin ezaları çekilmez olunca Efendimiz eshabına "hicret edeceğiniz yer bana gösterildi" buyururlar: "İki dağ arasında hurmalığı çok bir yer..." Medine'nin yabancısı değildirler, tahmin ederler. Şam kervanları buradan geçmektedir zira. İyi bilirler. Müminler evlerini kapar, kafileler halinde münevver beldeye akar. Bazı mahalleler metruk kalır. Mesela Çahşoğullarının boşalttıkları mıntıka ürkütücüdür, veba geçmiş gibidir adeta...Bu müşriklerin hiç hoşuna gitmez, ya kontrol ellerinden çıkarsa! Bu yüzden hicret edenleri tacize kalkar, döndürmeye çalışırlar. Müminler de hicretlerini gizli yapar. Bir tek Hazret-i Ömer Mekke'den göstere göstere ayrılır "Anasını ağlatmak, çocuğun yetim, hanımını dul bırakmak isteyen mani olsun!" diye meydan okur, karşısına çıkan olmaz. Mekke'de Fahr-i alem efendimiz, Hazret-i Ebubekir ve Hazret-i Ali kalmıştır. Belki birkaç yaşlı daha...Eğer Resulullah efendimiz de ulaşırsa, Medine mevzi olur mu acaba? Müşrikler panikler, Darun Nedve'de toplanırlar. Haber sızdırmasınlar diye Haşimoğulları'nı aralarına almazlar. O sıra iblis bir ihtiyar kılığına girer, gelir kapıyı çalar. Kibirle asasına dayanmıştır, anlaşılmaz bir ifade vardır suratında. Sorarlar sen de kimsin? -Necd'den geliyorum, sanıyorum yardımıma ihtiyacınız var.Onu da aralarına alırlar. Hişam bin Amr, Efendimizi hapsetmeyi, karanlık dehlizlerde aç bi ilaç tutup helak etmeyi teklif eder. Ancak Necdli "Bu fikir makul değil" der "Eshabı, Beni Haşim ile ittifak eder, onu kurtarırlar." Ebu Bühteri "Öyleyse onu ihraç edelim. Nereye giderse gitsin! Aman bizden uzak olsun da..."İhtiyar yine "hayır" der, "O güler yüzlü, tatlı sözlüdür etrafına adam toplar. Döner Mekke'yi alır, size bırakmaz." Gelelim Ebu Cehil'in teklifine: "Her kabileden bir silahşor seçelim, evine girip kanını akıtsınlar. Nasıl olsa Abdimenafoğulları bütün kabilelere savaş açamaz, diyete razı olacaklardır sonunda." Necdli ihtiyar çok beğenir, ayakta alkışlar. Düşünün bu kadarı şeytanın bile gelmez aklına. Diğerleri de ittifak eder, meclisten kalkarlar.Cebrail aleyhisselâm, Server-i âleme olup biteni haber verir. Ve "hicret" emrini iletir. Ancak Efendimizin üzerinde bazılarının emanetleri vardır. (Bakın şu işe ki canına kastedecek kadar düşmandırlar ama emanetlerini yine Muhammed-ül emine bırakırlar.)Fahr-i Alem onları Hazret-i Ali'ye teslim eder. "Yeşil perdeme sarılıp yat" der, "hatırını kavi tut, korkma!" Hazret-i Ali zerre kadar tereddüt etmez, ölümse ölüm, canı feda olsundur yoluna. Onu sabaha kadar Cebrail ve Mikail aleyhisselam korur, kim dokunabilir ki kılına!O gece Yasin-i şerif suresinin ilk ayetleri nazil olur. Resul-i Ekrem "Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler" mealindeki ayeti kerimeyi okur, yerden bir avuç toprak alıp üstlerine saçar. Ki o toprak kimin başına değdiyse Bedr'de öldürülecektir. Efendimiz aralarından geçer ve uzaklaşırlar. Saatler sonra biri sorar "Siz ne arıyorsunuz burada?". -Muhammed'i bekliyoruz.İyi ama o çıktı gitti, hem nedir bu başınızdaki topraklar?Telaşla içeri girerler, bakarlar Aliyyül Mürteza. -Nerde o?Ne bileyim, beni muhafazasına memur etmediniz ya!Hazret-i Ebubekir develeri hazırlamış, emin bir rehber olan Abdullah bin Uraykıt ile anlaşmıştır. Kerimeleri Esma ve Aişe et, ekmek pişirmişlerdir. Esma çok becerikli bir kızdır, belinden kuşağını çıkarıp yırtar biri ile destiyi öbürü ile çıkıyı bağlar. (Ki bu yüzden zatünni-tâkeyn "iki kuşaklı" adıyla anılacaktır.) Efendimiz ve sadık dostu arka pencereden çıkarlar, şimdi yola koyulacak zaman değildir ortalık sükunete erinceye kadar Sevr mağarasında saklanmalıdırlar. Hazret-i Ebubekir nesi varsa bu sefer için harcar. Babası Ebu Kuhafe (gözleri görmez olmuştur) torunlarına (Esma ve Aişe'ye) 'babanız evde bir nesne koymadı, sizi fakrü zaruret içinde bıraktı' diye yakınır ki öyledir bir bakıma... Esma para kesesine koyduğu çakılları şıngırtadır, dedesi altın sanır "haa iyi o zaman!" Sevr Dağı hayli sarptır. Ebubekr kâh önü sıra koşar, kâh geride kalıp izleri dağıtmaya çabalar. Bu arada efendimizin nalınları kopar, kayalar mübarek ayaklarını yaralar. Peki mağarada haşerat olabilir mi? Hazret-i Ebubekir önden girer gömleğini yırtıp delikleri tıkar. Bir deliğe kumaş yetmez ona da topuğunu dayar. Görün bakın ki o delikte de bir yılan vardır, tabanından sokar. Sabaha kadar dişini sıkar, ıstırabını saklar. Sultan-ı Kevneyn mübarek başını Ebubekir'in dizine yaslamış uyumaktadırlar. Bir katre gözünden kopup Serveri alemin yüzüne düşünce gözlerini aralar. Baksalar ki sadık dostu ter içinde, ıstırabı had safhada.... Efendimiz mübarek ağızlarının yaşından sürerler şifa bulur. Meğer garip yılancağız da yıllardır bekliyormuş, sırf Server-i alemi görebilmek için saklanmış oraya... Fahr-i kâinat (Sallallahü aleyhi ve sellem) Sevr mağarasında Hazret-i Ebubekir'e hafi zikrin inceliklerini öğretirler. O dahi emaneti ehline verecektir, Selman-ı Farisî hazretlerine. Bilahare Kâsım bin Muhammed, Câfer-i Sâdık, Bâyezîd-i Bistâmî... Şahı Nakşibend ve İmam-ı Rabbani gibi büyüklerin de yer aldığı veliler zinciri hep o mağaradan aldıklarını aktaracaktır Allah aşıklarına.
Bizi Takip Edin
YORUMLAR
