Steve Jobs ve Pavarotti'nin hastalığında yeni umut: Türk bilim insanlarından büyük keşif

Acıbadem Üniversitesinden Prof. Dr. Güralp Ceyhan’ın liderliğindeki ekip, Münih Teknik Üniversitesi ile yaptığı iş birliği sonucunda kanser hücreleriyle sinirler arasında daha önce bilinmeyen bir “iletişim hattı” keşfetti. Bu buluş, ölümcül pankreas kanserinde yeni tedavi yollarının önünü açabilir.
Ziyneti KOCABIYIK- Hızlı ilerleyen ve en ölümcül kanserler listesinin üst sıralarında yer alan pankreas kanserinin tedavisinde çığır açabilecek keşif Türkiye’den geldi. Münih Teknik Üniversitesi ile iş birliği yapan Acıbadem Üniversitesi bilim adamları bu zorlu kanser türünde yeni bir mekanizma keşfederek tedaviye giden yolda umut ışığı yaktı.
Toplumun Apple’ın kurucusu Steve Jobs’ın ölümüyle bilgi sahibi olduğu pankreas kanseri, dünyada kanser kaynaklı ölümler arasında üst sıralarda yer alıyor. Bu kanser türünden kaybettiğimiz diğer ünlüler sinema oyuncusu Patrick Swayze, Luciano Pavarotti, Tanyeli gibi isimler... Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl yaklaşık 500 bin yeni vaka ortaya çıkıyor. Türkiye’de ise her yıl yaklaşık 5 bin kişiye pankreas kanseri teşhisi konuyor. Geç teşhis edilmesi, tedaviye dirençli olması ve hızlı yayılması nedeniyle pankreas kanseri hem hekimlerin hem de bilim insanlarının en zorlandığı kanser türlerinden biri olarak biliniyor.
Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Avrupa Pankreas Derneği Başkanı Prof. Dr. Güralp Ceyhan’ın liderliğinde, Acıbadem Üniversitesi bilim insanları ve Münih Teknik Üniversitesi (TUM) ile yürütülen uluslararası iş birliği sonucunda gerçekleştirilen çalışmada pankreas kanseri hücreleri ile sinirler arasında daha önce bilinmeyen bir iletişim mekanizması keşfedildi. Bu bulgu, hastalığın ilerleyişini ve tekrarlamasını anlamada, ayrıca yeni tedavi stratejileri geliştirmede önemli bir kapı aralıyor. Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Cancer Cell’de yayımlanan bu çalışma, hem bilim dünyasında hem de tedavi arayışında olan hastalar için büyük bir önem taşıyor.

YENİ TEDAVİ YOLLARININ ÖNÜ AÇILABİLİR
Çalışmalarında kanser hücreleri ile sinirler arasında daha önce bilinmeyen bir iletişim mekanizması keşfettiklerini söyleyen Prof. Dr. Güralp Ceyhan, “Pankreas kanserinde kanser hücrelerinin sinirlerle yakın etkileşimde olduğu biliniyor. Özellikle, sinir invazyonu yani kanser hücrelerinin sinirleri istila etmesi durumu hastaların neredeyse tamamında görülüyor. Bu durum ise, artmış ağrı ve kısa sağ kalım süreleriyle doğrudan ilişkili. Çalışmamız, kanser hücreleri ve sinirler arasındaki etkileşimin pasif bir süreç olmadığını, aksine aktif bir iletişim ağı içerdiğini ortaya koydu. İlk kez sinirler ile kanser hücreleri arasında glutamat aracılı ‘psödo-sinapslar’ oluştuğunu gösterdik. Bu özel bağlantılar üzerinden sinir uçları glutamat salgılıyor ve bu sinyal kanser hücrelerinin büyüme, hareket ve yayılma kapasitesini artırıyor” açıklamasını yaptı.
Peki mekanizma nasıl işliyor? Prof. Dr. Güralp Ceyhan, bu sistemi basit bir dille şöyle açıklıyor: “Normalde sinir hücreleri birbirleriyle iletişim kurmak için sinaps denilen özel bağlantıları kullanır. Biz pankreas kanseri hücrelerinin de sinirlerle benzer bir bağlantı kurduğunu gösterdik. Buna ‘psödo-sinaps’ diyoruz. Âdeta sinir ile kanser hücresi arasında kurulmuş özel bir iletişim hattı gibi çalışıyorlar. Sinirlerden gelen glutamat, kanser hücrelerine büyüme sinyali veriyor” dedi.

Çalışma, özetle sinir hücreleri ile kanser hücreleri arasındaki özel bağlantıları (psödo-sinapslar) ortaya koyuyor. Prof. Dr. Güralp Ceyhan’a göre bu bağlantıları engellemek ise kanserin ilerlemesini durdurmak için yeni tedavi yollarının geliştirilmesine zemin hazırlayabilir. Eğer kanser, sinirlerden aldığı sinyallerle daha hızlı büyüyorsa, bu sinyalleri kesen ilaçlar da ileride pankreas kanserinde kullanılabilir. Ayrıca bu yaklaşımın gelecekte kemoterapi gibi standart tedavilerle kombine edilerek tümörün tedaviye duyarlılığını artırabileceği de belirtiliyor.
SİNİR-KANSER İLİŞKİSİ
Prof. Dr. Güralp Ceyhan, araştırmanın kişiselleştirilmiş tedaviler için de kapı araladığını vurgulayarak, “GRIN2D düzeyi yüksek olan hastaların, NMDA reseptör inhibitörleri gibi hedeflenmiş tedavilere aday olabileceğini düşünüyoruz. Sinir-kanser etkileşimleri bazı hastalarda daha baskın olabilir. Bu hastaları belirleyip onlara özel tedaviler uygulanması mümkün hâle gelebilir. Böylece tedavi seçimini daha bireye özgü hâle getirmek mümkün olabilir” şeklinde konuşuyor.
GELİŞMELER UMUT VERİCİ
Peki bu bulgular klinik uygulamaya ne zaman geçebilir? Prof. Dr. Güralp Ceyhan bu soruya şöyle cevap veriyor: Bulgularımız, güvenlik profili bilinen ilaçların pankreas kanseri için yeniden kullanılabileceğini gösteriyor. Bu süreç hızlandırıcı bir avantaj. Ancak klinik uygulamaya taşınması için preklinik doğrulama ve faz I–II klinik çalışmalar gerekiyor. Hastaların bu gelişmeden faydalanmaya başlaması için birkaç yıl beklememiz gerekecek. Ancak gelişmeler ciddi umut vaat ediyor.
ERKEN TEŞHİS MÜMKÜN OLABİLECEK
Çalışmanın, pankreas kanserinin dadaha erken teşhis edilmesi açısından dan potansiyel taşıdığına dikkat çeken Prof. Ptof. Dr. Güralp Ceyhan, “Hasta biyopsilerinde GRIN2D düzeyinin yüksek olduğunu ve bunun tümör evreleriyle ilişkili olduğunu gördük. Bu memekanizma ileride erken tanı veya risk belbeirleme amacıyla biyobelirteç olarak kullanılabilir. Kanserin sinirlerle ilişkisini anlamak, hastalığın ne kadar hızlı ilerleyeceğini öngörmede yeni biyobelirteçler sunabilir” diyor.






