Dehümanizasyon tehlikesi: Altman ve Musk teknolojiyi insan vücuduna yerleştirmek için yarışıyor!
Teknoloji devleri insan beynine çip takmak için yarışırken, biyoteknoloji, yapay zekâ ve sibernetik alanındaki çalışmalar insanı “teknolojik cihaza” indirgeme riskini taşıyor. Bu da “dehümanizasyon” yani insanın asli değerini kaybetme tehlikesini beraberinde getiriyor.
Hazırlayan: Ömer Temür - İnsan ve teknolojiyi birleştirmeyi hedefl eyen projelere yapılan yatırımlar her geçen gün artıyor. Elon Musk’ın ardından son olarak OpenAI Üst Yöneticisi (CEO) Sam Altman da “Merge Labs” adında bir beyin-bilgisayar arayüzü startup’ı kuruyor. Neuralink şirketine rakip olması beklenen bu yatırım transhümanizm ve teknolojik tekillik tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
“İnsansız Dünya Transhümanizm” kitabının yazarı Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Dağ, transhümanizm düşüncesinin pratiklerinden biri olan teknolojinin insan vücuduna yerleştirilmesi (teknolojik tekillik) projesinin, insanın biyolojik sınırlarını aşarak zihinsel, fi ziksel ve psikolojik yeteneklerini artırmayı amaçladığını söyledi. Bu tartışmayı hem teorik hem pratik olarak Musk ve Altman’dan önce Google’ın eski mühendislerinden olan Ray Kurzweil’ın başlattığını anlatan Dağ “Musk’ın Neuralink girişimiyle gündeme gelen tekillik, beyin-bilgisayar arayüzleri ve implantlarla bir nevi bilinci makineye aktarmaya çalışıyor. Sam Altman’ın da bu girişimde bulunması, teknolojinin sadece sağlık, eğitim alanlarında değil aynı zamanda küresel düzeyde ekonomik ve toplumsal dönüşümleri meydana getireceğini gösteriyor” diye konuştu.
Transhümanizm tartışmalarının modern çağın en radikal kırılma noktalarından biri olduğunu vurgulayan Dağ, biyoteknoloji, yapay zekâ ve sibernetik alanında olan çalışmaların insanı salt bir biyolojiye veya “teknolojik cihaza” indirgeme riskini taşıdığını dile getirdi. Dağ, insanın yalnızca biyolojik beden (beşer) veya bilişsel bir makine değil aynı zamanda kültürel ve metafizik bir varlık olduğunu belirterek “Bu tür (transhümanist) projeler, insanı ve hayatı sadece madde planında görüyor. Oysa insan ve hayat çok katmanlı bir yapı. Bu yapı görmezden gelinirse insan işlevsel, optimize edilebilir bir organizma muamelesi görür. Bu da “dehümanizasyon” dediğimiz, insanın hakiki ve asli değerlerini kaybetme tehlikesini beraberinde getirir” ifadelerini kullandı.
Dağ, sözlerini şöyle tamamladı: Öte yandan bu teknolojilerin eğitim, sağlık, engellilik, yaşlanma, iktisadi
ve küresel krizlerle mücadelede ciddi faydalar sunabileceğini de inkâr etmek mümkün değil. Önemli olan, bu ilerlemelerin adalet, etik ilkeler, eşitlik ve insan onuru çerçevesinde yönlendirilmesi ve yönetilmesidir. Eğer bu
süreç tamamen piyasa dinamiklerine ve teknolojik güç sahiplerinin çıkarlarına bırakılırsa, insanlık büyük bir risk olur. Teknolojik tekillik gibi teknolojilerin kaçınılmaz bir ihtimal olmaktan daha çok etik çerçevede yönlendirilebilir bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. Bu projeler, ya insanı köklü biçimde özgürleştiren ya da onu makineleşmiş bir köleye dönüştüren bir geleceğe de evirilebilir. Bu nedenle asıl mesele, yalnızca teknolojinin erişeceği ufuk değil bu ufkun ‘hangi insanlık için, hangi değerler adına mümkün?’ olabileceği üzerinde düşünmemiz gerekir
