Pakistan'da İslamcı Bir Lider: Muhammed Ziya Ül Hak Kimdir?
Zülfikar Ali Butto'yu kansız bir darbe ile devirerek 11 yıl boyunca Pakistan'a hükmeden bir General… İleri görüşlü ve idealleri vardı. Kanunlara İslam dinine uygun bir devlet haline gelmek istiyordu. Ancak bu ideallerini gerçekleştiremeden 1988 yılında şaibeli bir uçak kazasında hayatını kaybetti. Bugün sizlere Pakistan siyasi tarihinin en önemli bir politikacılarından şehid Muhammed Ziya ül-Hak'ın portresini anlatacağız.
Şehid Ziya ül-Hak 1924 yılında Pencap’ta dünyaya geldi. 19 yıl kurmay olarak görev yaptıktan sonra Genenalkurmay başkanı oldu. Pakistan iç savaşın eşiğine gelmişti. Yeni bir hükümet kurdu ve ülkesinin bilim ve teknikte ilerlemesi için uğraştı.
Pakistan birlik ve beraberliği Ziya Ül Hak’ın iktidarında yaşadı. Atom bombasını yapan ilk ülke olmak istiyordu. Yardım eden bir liderdi, Afgan mücahitlere kucak açar vakur ve mütevazı bir insandı. Ayrıca Türk dostuydu. Ziya Ül Hak’ın Türkiye sevigisi o kadar yüceydi ki hatta yakınları çok gidiyorsun diyince insan kardeşinin evine bekleyerek mi gider diye cevap vermişti. İslâm dünyasına yakın olmaya çabalayan Ziya ül-Hak, Afganistan sorunu, Irak-İran gerginliği gibi konularla özel olarak ilgilendi.
Şehid Ziya Ülk Hak İslâmî Devlet yapısı için bir "Anayasa" hazırlatıyordu. Ülkesinin mutluluğunun bir tek kaynağının İslâmiyet olduğuna yürekten inandığı için, İslâm Dinine uygun kanunların ülkesinde uygulanmasını istiyordu.
Ayrıca bunu yaparkende demokratik şekilde hareket etmek istedi. Yalnız ve tek başına karar aldı demesinler diye bunu halka sordu. Yaptırdığı halk oylamasından % 95 evet çıktı ve bunun üzerine hemen harekete geçti.
Önce "Şerî Anayasa" hazırlamak için âlimlerden oluşan bir anayasa kurdu.
Ziya Ül Hak’ın bir ideali de Dünya devletlernde esaret altında bulunan 390 milyon Müslümanı kurtarmayı en azından insan haklarına uygun olarak yaşamalarını sağlamayı çok istiyordu. Pakistan, Bangladeş, Afganistan arasında asrı-saadet ölçüleri içinde federe bir devlet kurmak hedefi vardı.
Büyük devlet adamı Muhammed Ziya Ül Hak ülkemde İslami hükümleri hakim kılmak için her türlü fedakarlığa hazırım der ve İslami devletin esaslarına tespit edecek konsey için hazırlatma çalışmalarına başladığı sırada. 17 Ağustos 1988 günü uçağına bir sabotaj düzenlenir. Ziya Ül Hak başlıca müsebbibleri ABD, İsrail, Hindistan ve Sovyetler Birliği olan bu hain suikast sonucu şehit edilir. Ziya ül-Hak'ın ölümünün ardından yapılan seçimleri Zülfikar Ali Butto'nun kızı Benazir Butto kazandı.
Eski Pakistan Devlet Başkanı General Muhammed Ziya'ül Hak, 32 yıl önce bir uçak kazasında birkaç üst düzey askeri yetkili ve ABD Büyükelçisi ile hayatını kaybettiğinde, komplo teorileri kazadan uçakta yüklü mango kasalarını sorumlu tutmuştu ancak Amerikalı ve Pakistanlı yetkililer, aradan geçen yıllar boyunca defaatle kazanın teknik bir hatadan kaynaklandığı sonucuna vardı. Ziya'ül Hak'ın oğlu İcaz'ül Hak'tan babasının ölümünde komplo iddiasında bulundu.
Muhammed İcaz'ül Hak, uçakta bulunan mango kasalarının patlayıcı taşıdığına dair kanıtlar bulunduğuna, pilotları etkisiz hale getirmek için kabine sinir gazı pompalandığını ileri sürdü.
Hak, şüphelerin İsrail ve Hint istihbaratçılarının yanı sıra, babasından sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Aslam Beg ve dönemin Multan merkezli zırhlı tümeninin komutanı Tümgeneral Mahmud Ali Durrani'ye yöneldiğini ifade etti.
Hatta Hak, ordu içinde gerçeği ortaya çıkarmaya çalışan askerilerin dahi tehdit edildiği ve sürüldüklerini söyledi.
Hava Tuğgeneral Zahir Zaidi'nin tüm itirazlara rağmen uçak enkazından topladığı bazı parçaları ve mango kalıntılarını bir laboratuvara götürerek gizlice analiz ettirildiği ve ek, "Kimyasal testlerde antimon, fosfor ve patlayıcılarda kullanılan diğer kimyasalların izine rastlandı. Bunlar sabotaj teorisini ispatlıyor.
Fakat tüm bu gelişmelere rağmen hükümetler şehid Ziya Ül Hak ın soruşturmasını ilerletme ve suçluları ortaya çıkarma cesaretini gösteremdi
Sona gelecek kurguda. ‘Bir milletin gerçek gücü, ideal sahibi ferdlerin çokluğu ile ölçülür. İdeali olmayan bir millet, ne kadar güçlü olursa olsun, eninde sonunda yıkılmaya ve tarihten silinmeye mahkumdur.’
