Fordo nükleer tesisi vuruldu, Türkiye'ye etkisi ne? UF6 sızıntısı tehdidi baş gösterdi

ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine düzenlediği hava saldırılarında B-2 Spirit gibi gelişmiş savaş uçakları kullanılırken, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı radyasyon sızıntısı tespit etmediğini açıkladı. Uzmanlar, uranyum zenginleştirme tesislerine yönelik saldırıların Türkiye'ye radyasyon riski oluşturmayacağını, ancak UF6 gazı sızıntısı gibi lokal tehlikeler doğurabileceğini belirtiyor.
İsrail - İran savaşına ABD de dahil oldu.
Savaş uçakları İran'ın nükleer tesislerine bomba yağdırdı. ABD, saldırılarda dünyanın en pahalı askeri uçağını kullanmaktan çekinmedi. Amerikan uçakları İran'ın Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerini vurdu.
UAEA'DAN RADYASYON AÇIKLAMASI
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), Fordo nükleer tesisine yönelik saldırıya ilişkin yaptığı açıklamada, tesis çevresindeki radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış gözlemlenmediğini bildirdi. Benzer bir açıklama da Suudi Arabistan'dan geldi; ülkedeki radyasyon ölçümlerinde olağan dışı bir durum tespit edilmediği ifade edildi.
IAEA Başkanı Rafael Grossi ise, gelişmelerin ciddiyeti nedeniyle kurumun yönetim kurulunu Pazartesi günü olağanüstü toplantıya çağırdığını duyurdu.
TÜRKİYE'YE OLASI ETKİLERİ NELER OLUR?
Peki, İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırıların Türkiye'ye olası etkileri neler?
BBC'den edinilen bilgilere göre, mevcut şartlarda büyük çaplı bir nükleer sızıntı ihtimalinin düşük olduğunu söylüyor.
Uzmanlara göre olası bir radyasyon sızıntısının boyutu, hedef alınan nükleer tesisin türüne göre büyük ölçüde değişiyor. Enerji üretimi amacıyla faaliyet gösteren nükleer santrallerin vurulması, çok daha ciddi ve yaygın radyasyon riski oluşturabilirken, uranyum zenginleştirme tesislerindeki olası sızıntılar daha sınırlı etkiler doğuruyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Enerji Enstitüsü’nden Nükleer Uzmanı Prof. Dr. İskender Atilla Reyhancan, saldırıya uğrayan tesislerin elektrik üretimi yapan reaktörler değil, uranyum zenginleştirme amaçlı yapılar olduğunu vurguluyor. Bu tür tesislerde, uranyum gazı santrifüj adı verilen döner sistemlerle uranyum-238 ve uranyum-235 izotoplarına ayrıştırılıyor. Nükleer yakıtın ve nükleer silahların temel malzemesi olan uranyum-235 izotopunu elde edebilmek için bu işlem defalarca tekrarlanmak zorunda.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), 21 Haziran’da yaptığı açıklamada, saldırıya uğrayan tesislerde ya hiç nükleer malzeme bulunmadığını ya da yalnızca düşük düzeyde doğal ya da az zenginleştirilmiş uranyuma rastlandığını duyurdu.
Ajans, bu nedenle ortaya çıkan radyoaktif kirliliğin sadece zarar gören ya da tahrip edilen yapılarla sınırlı kaldığını belirtti.
Prof. Dr. İskender Atilla Reyhancan'a göre, zenginleştirme tesislerinde nükleer fisyon (bölünme) işlemi yapılmadığı için yayılabilecek radyasyon lokal düzeyde kalır.
Türkiye gibi uzak bölgeler için ciddi bir radyasyon riski öngörülmemektedir.
1 - ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ URANYUM AÇIĞA ÇIKABİLİR
Patlama veya saldırı sonucu içerideki zenginleştirilmiş uranyum malzemesi ortama saçılabilir.
Bu, çevre için sınırlı ama tehlikeli bir kirlilik oluşturabilir.
2 - URANYUM HEKZAFLORÜR (UF6) GAZI RİSKİ
Prof. Dr. Haluk Yücel’e göre, saldırı sırasında serbest kalabilecek UF6 gazı, radyotoksik ve kimyasal olarak aşındırıcıdır.
Solunum, göz, deri, akciğer ve böbrekler üzerinde ciddi zararlar oluşturabilir.
3 - KISA SÜRELİ BÖLGESEL KİMYASAL TEHLİKE
UF6 gazı çevreye yayıldığında, rüzgâr ve hava koşullarına bağlı olarak kısa süreli bir tehlike oluşturabilir.
Etki alanı genellikle sınırlıdır ancak yakın çevre halkı için risk teşkil eder.
4 - SALDIRININ ETKİ SINIRLILIĞI (FİZİKSEL KORUMA)
Bu tür tesisler (örneğin Natanz ve Fordo), uçak düşmesi, bombalama gibi tehditlere karşı özel olarak tasarlandığı için yapısal korumaya sahiptir.
Derin yer altına inşa edilen Fordo gibi tesislerde, sadece yüksek etkili “sığınak delici” bombalar sonuç alabilir.
5 - ULUSLARARASI ENDİŞE VE DİPLOMATİK GERİLİM
Bu tür saldırılar, radyolojik sonuçlarından ziyade nükleer silah geliştirme sürecine müdahale ve uluslararası tansiyonun artması açısından büyük önem taşır.