“Milli şifreleme” dönemi başlıyor: Türkiye 2030’da hangi kritik eşiği aşacak?

Kaynak: Dış Haberler
- Güncelleme:
“Milli şifreleme” dönemi başlıyor: Türkiye 2030’da hangi kritik eşiği aşacak?
Dünya Haberleri  / Dış Haberler

Türkiye 2030’da kendi şifreleme sistemini kurarak sadece teknolojide değil, küresel güç dengelerinde de oyunu değiştirmeye hazırlanıyor. Uzay ve Savunma Politikaları Uzmanı Nazmelis Zengin Türkiye’ye yaptığı değerlendirmede, sistemin yalnızca teknik bir proje değil, “milli egemenlik ve stratejik bağımsızlık manifestosu” olduğunu söyledi.

DIŞ HABERLER—Teknoloji, artık yalnızca hayatı kolaylaştıran bir araç değil; küresel siyasetin en etkili ve görünmez silahlarından biri haline geldi. Artık mesele yalnızca bir cihazı üretmek ya da bir uygulamayı kullanmak değil; mesele, bu sistemlerin kimin denetiminde olduğu.

Günümüzde sıradan bir cep telefonundan mutfaktaki çeri domatese kadar uzanan üretim ve tedarik zinciri, devletler arası ilişkilerde stratejik bir baskı mekanizması olarak işliyor. 

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun “Cep telefonu kullanıyorsanız, çeri domates yiyorsanız orada biz varız” sözleri, bu gerçeği gözler önüne seren son ve belki de en açık itiraflardan biri oldu.

Uzay ve uydu teknolojilerinde dışa bağımlılık, kriz anlarında sinyal kesintisi ya da veri akışının durdurulması gibi riskler nedeniyle savunma sistemlerini işlevsiz bırakabilecek ölçüde tehlikeli. 

Özellikle son yıllarda yapılan yerli uydu yatırımları, teknik bir ilerlemenin ötesine geçerek ulusal güvenliğin teminatı haline geldi. 

Türkiye’nin hız verdiği uydu projeleri ile yerli üretim sürecini, Uzay ve Savunma Politikaları Uzmanı Nazmelis Zengin’e sorduk.

Teknoloji artık cep telefonundan domatese kadar hayatımızın her alanını kontrol ederken, Türkiye 2030’da kendi şifreleme sistemini kurarak küresel dengeleri değiştirmeye hazırlanıyor
Teknoloji artık cep telefonundan domatese kadar hayatımızın her alanını kontrol ederken, Türkiye 2030’da kendi şifreleme sistemini kurarak küresel dengeleri değiştirmeye hazırlanıyor

Uyduların görev dağılımı nasıl planlanıyor? Hepsi konumlandırma amaçlı mı, yoksa haberleşme ve istihbarat gibi farklı yükler de mi taşıyor?

Uzay ve Savunma Politikaları Uzmanı Nazmelis Zengin, Türkiye’ye yaptığı değerlendirmede şunların altını çizdi:

“Türkiye’nin uydu stratejisi tek boyutlu değildir. Konumlandırma uyduları elbette kritik bir ihtiyacı karşılıyor; ancak bunun yanında haberleşme, istihbarat, yer gözlem, meteoroloji ve savunma maksatlı yükler de planlamaya dahil ediliyor. TÜRKSAT’ın ve Plan-S’in IoT haberleşme uyduları, İMECE ve GÖKTÜRK serisi gözlem uyduları ile Fergani’nin konumlandırma uyduları bu çeşitliliğin somut örnekleridir.

Ülkemiz ayrıca bilimsel keşif ve teknolojik kabiliyet gösteriminde kritik görevlerde yer alan mikro ve küp uyduları da göndermeye devam ediyor. Zaten Ay Görevi’nin en büyük çıkış noktası da bu kabiliyetler ve birikim sayesinde mümkün oldu. Böylelikle Türkiye, yalnızca kullanıcı değil; üretici, geliştirici ve stratejik aktör konumuna yükselmektedir.”


Uzay ve Savunma Politikaları Uzmanı Nazmelis Zengin Türkiye’ye yaptığı değerlendirmede, bu adımın yalnızca teknik değil, “milli egemenlik ve stratejik bağımsızlık hamlesi” olduğunu söyledi.
Uzay ve Savunma Politikaları Uzmanı Nazmelis Zengin Türkiye’ye yaptığı değerlendirmede, bu adımın yalnızca teknik değil, “milli egemenlik ve stratejik bağımsızlık hamlesi” olduğunu söyledi.

"BKZS YALNIZCA TEKNİK BİR PROJE DEĞİL, STRATEJİK BAĞIMSIZLIK HAMLESİ"

Türkiye’nin kurmayı hedeflediği yerli konumlama sistemi, mevcut GNSS sistemlerinden (GPS, GLONASS, Galileo vb.) hangi yönleriyle ayrışıyor?

Uzay ve Savunma Politikaları Uzmanı Zengin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin geliştireceği Bölgesel Konumlama ve Zamanlama Sistemi (BKZS), yalnızca teknik bir proje değil, aynı zamanda milli egemenlik ve stratejik bağımsızlık hamlesidir. GPS ya da Galileo gibi küresel sistemlere bağımlı kalmak yerine, kendi coğrafyamıza uygun, güvenli ve güçlü bir altyapıyı inşa ediyoruz.

BKZS yüksek hassasiyet ile çalışacak, tarımdan ulaşıma, enerjiden afet yönetimine kadar vatandaşlarımızın günlük yaşamına doğrudan fayda sağlayacak. Milli şifreleme ve siber güvenlik öncelikleri sayesinde kritik verilerimizin dış müdahalelere karşı korunması hedefleniyor.

Sistem GNSS sinyallerini desteklerken gerektiğinde tamamen bağımsız devreye girecek yapısıyla fark oluşturacak. Yörüngeler Türkiye’nin jeopolitik önceliklerine göre optimize edilecek, böylece hem sivil hem de savunma alanında dışa bağımlılığımız en aza indirilecek. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında atılan bu adım, Türkiye’yi yalnızca kullanıcı değil, kendi teknolojisini üreten ve bölgesel liderliğini pekiştiren bir ülke konumuna taşıyacak.”

Türkiye, gözünü gök vatana çevirdi.

Türkiye, gözünü gök vatana çevirdi.


'YERLİ SİSTEM, GÜNLÜK YAŞAMDA DOĞRUDAN HİSSEDİLECEK'

Yerli sistemin sadece teknik bir ilerleme olmadığını vurgulayan Uzay ve Savunma Politikaları Uzmanı Nazmelis Zengin, şu noktaya dikkat çekti:

“Yerli konumlama sistemi, sivil kullanımda çok geniş bir yelpazeye hitap edecek ve vatandaşlarımızın günlük hayatına doğrudan dokunacak. Tarımda hassas sulama, gübreleme ve verimlilik analizleri ile çiftçilerimizin ürününden aldığı randıman artacak, kaynak israfı en aza indirilecek. Enerji sektöründe şebeke yönetimi, boru hatlarının izlenmesi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonu daha güvenli ve etkin hale gelecek.

Lojistikte ve ulaştırmada tedarik zinciri optimizasyonu, filo yönetimi, akıllı trafik sistemleri ve otonom araç teknolojileri bu altyapı üzerinden gelişecek. Çevre ve şehircilikte iklim değişikliğinin izlenmesi, orman yangınlarının erken tespiti, doğal afet uyarı sistemleri ve kentsel altyapıların güvenliği açısından kritik katkılar sunacak.

Vatandaşlarımız cep telefonlarından araç navigasyonlarına, giyilebilir teknolojilerden akıllı şehir uygulamalarına kadar pek çok alanda BKZS’nin etkisini doğrudan hissedecek. Türkiye yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılayan değil, aynı zamanda bölgesel ölçekte sivil teknolojilere yön veren bir aktör haline gelecek.”

2000'li yıllarda Türkiye, uzay teknolojilerinde yeni bir sayfa açtı. Zira, Türkiye'nin havacılık ve uzay endüstrisi, savunma sanayisinde benimsenen

2000'li yıllarda Türkiye, uzay teknolojilerinde yeni bir sayfa açtı. Zira, Türkiye'nin havacılık ve uzay endüstrisi, savunma sanayisinde benimsenen "yerlilik", "millilik" ve "stratejik otonomi" ilkeleri doğrultusunda revize edilmiştir.


TÜRKİYE UZAYDA YENİ BİR LİG'E ÇIKIYOR: HEDEFİ 2030

120 uydu hedefiyle ilgili kurumlar arasındaki iş paylaşımını değerlendiren Uzay ve Savunma Politikaları Uzmanı Nazmelis Zengin, şu ifadeleri kullandı:

“2030 vizyonu yalnızca sayısal bir hedef değil, Türkiye’nin uzayda niteliksel bir sıçrama arayışını temsil ediyor. Asıl önemli olan, çizilen yol ve bu yolun getireceği güç.

Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ulusal koordinasyon ve stratejik yönlendirmede öne çıkarken; TÜRKSAT haberleşme altyapısında, TÜBİTAK UZAY ve TUSAŞ Ar-Ge, tasarım ve uydu geliştirmede, ASELSAN ise elektronik, faydalı yük ve alt sistemlerde kritik rol üstleniyor.

Türkiye'nin uydu ve ilgili hizmetlere ilişkin çalışmaları, 1968'de PTT bünyesinde kurulan
Türkiye'nin uydu ve ilgili hizmetlere ilişkin çalışmaları, 1968'de PTT bünyesinde kurulan "Peyk Telekomünikasyon Grup Başmühendisliği" ile başlarken; 1980 ve 1990'lı yıllar farkındalığın arttığı dönemler olmuştur

Bütüncül yaklaşımın bir diğer boyutu da özel sektörün giderek artan katılımı. Fergani ve Plan-S gibi girişimler, yerli şirketlerimizin küresel tedarik zincirinde daha görünür hale gelmesini sağlayabilir. Bu da inovasyon ve rekabet gücümüzü artırarak kamu-özel sektör iş birliğinin Türkiye’nin elini güçlendirmesine zemin hazırlıyor.

Türkiye artık yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılayan bir uydu kullanıcısı değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel pazarda çözüm üreten bir merkez olma yolunda ilerleyen potansiyel bir oyuncu. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında bu vizyon, ülkemizi uzayda daha bağımsız, güçlü ve sürdürülebilir bir ekosistemle konumlandıracak.”

Kaynak: Dış Haberler

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...