Sinemada bu hafta | "Predator: Vahşi Topraklar" Yalnız kurt yenilmemeli!

Meşhur film serisinin dokuzuncu halkası olan “Predator: Vahşi Topraklar”da, kendini ispatlamak isteyen bir Yautja’nın tek başına çıktığı seyahatte başına gelenler işleniyor. İnsan unsurunun olmadığı eserde, insansı bir ana karakterle yeni bir yola giriliyor.
MURAT ÖZTEKİN - Yönetmen John McTiernan tarafından ilk defa 1987’de beyazperdeye getirilen “Predator”, insanları avlayan çirkin suratlı dünya dışı varlıklarla seyircinin tüylerini ürpertmiş ve popüler olmuştu. Arnold Schwarzenegger’li film, bilim kurgu unsurlarıyla aksiyon kalıplarını ters yüz etti. Ancak 2000’lerde Alien ile birleşen hikâyeler hem beğenildi hem tartışıldı. 2010’da ise ticari hamleyle tekrar başlatılan seri, farklı bir ruh kazandı; hikâye kâh dünya dışına kâh 18. asra taşındı. Hollywood modasına uyularak feminist ilaveler de yapıldı.
Şimdi de genç bir Predator’ın mücadelesine odaklanılan serinin dokuzuncu filmi karşımızda. “Predator: Vahşi Topraklar”da avlanan bir insan yok ama oldukça insansı bir Yautja namıdiğer Predator var! Yönetmenliğini Dan Trachtenberg’in üstlendiği eserin başrollerinde ise Elle Fanning ve Dimitrius Schuster-Koloamatangi yer alıyor.
KENDİNİ İSPATLAMAK İSTEYEN GENÇ
Yautja’ların ana gezegeninden açılan eserde, karşımıza Dek adlı genç bir Yautja çıkıyor. Kendisini klanına kabul ettirmek isteyen Dek, bunda başarısız oluyor. Üstelik onu korumaya çalışan ağabeyi babaları tarafından öldürülüyor. Genç Yautja, rüşdünü ispatlamak için Genna gezegenine giderek Kalisk adlı asla öldürülemeyen bir varlığın peşine düşüyor. Jilet gibi bitkiler, saldırgan sarmaşıklar ve dinozor benzeri hayvanların olduğu bu yer “ölüm gezegeni” olarak adlandırılıyor. Derken Dek’in karşısına gövdesinin alt kısmı olmayan, Thia isimli android varlık çıkıyor. Yautja’ların yalnız avlanması gerektiğini düşünen Dek, kendisine alfa kurt olmayı tavsiye eden android’i yanına alarak ilerliyor ama ona “alet” muamelesi yapıyor! Böylece heyecanlı bir hikâyeye yelken açılıyor…

İNSANİ BİR VARLIK!
Eserde “Alien vs. Predator” (2004) filminde olduğu gibi insan unsuruna yer verilmeyerek Yautja’ların kendi dünyasında geçen duygusal bir hikâye işleniyor. Güçleri zayıf ama mücadeleci bir karakter meydana getiriliyor, avcı bu defa av oluyor ve seyircinin onunla empati kurması bekleniyor. Bu ise yer yer etkili oluyor.
Ancak -yurt dışındaki eleştirmenlerin de dikkat çektiği gibi- insana yaklaştırılan bu karakter, sert avcılar olarak tanıdığımız Predator’ların kökenleriyle uyuşmuyor.
Filmde lazer kılıçlarıyla bedenlerin bölündüğü aksiyonu yüksek kapışma sahneleri olduğu gibi, ölçülü mizah da dikkat çekiyor. Hassaten Thia karakteriyle Elle Fanning başarılı bir oyunculuk performansı sergiliyor.
DÜŞÜNDÜREN DEĞİL, EĞLENDİREN
Buna rağmen eserde tahmin edilebilir ve sathi sayılabilecek bir hikâye işleniyor. Aslında derinleştirilebilecek bazı noktalar öylece bırakılıyor. Böylece düşündüren değil, eğlendiren bir eser karşımıza çıkıyor ki daha genç topluluklar hedef kitle olarak seçilmiş görünüyor.

"SAHİBİNDEN RAHMET" BAŞIMIZA TAŞ YAĞARSA!
Anadolu’nun köyüne kıymetli bir gök taşı düşerse neler yaşanır? Emre Sert ve Gözde Yetişkin’in ortak yönetmenliğinde çekilen “Sahibinden Rahmet” işte bu soruya cevap veren bir hikâyeyi merkezine alıyor. Dram ve komedinin harmanlandığı yapımda; Cem Yiğit Üzümoğlu, Aslı İnandık, Sarp Akkaya ve Ozan Çelik gibi isimler rol alıyor.
Türkiye’de yaşanmış bir hadiseden ilhamla çekilen film, yakın bir geçmişte Orta Anadolu’da geçiyor. Çankırı’nın bir köyüne gece vakti meteor düşüyor. Tabii, peşinden Amerikalı bilim adamları da oraya düşüyorlar! Herkes maddi kıymeti olan taşları aramaya koyulurken en büyük meteor parçasını köyün saf ve kanaatkâr adamı İrfan buluyor! ABD’lilerin vereceği parayla zengin olmayı uman mantarcı İrfan, zamanla sahibi olduğu ama farkında olmadığı birçok nimetten mahrum kalıyor!

AÇGÖZLÜLÜĞE TAŞLAMA
Eserde gökten yağan bir taş üzerinden, insanın açgözlülüğüne taşlamada bulunuluyor. Yer yer tesirli mesajlar da veriliyor. Ancak senaryoda zamanla beliren aksaklıklar seyir zevkini baltalıyor.
Maddi çekişmelere karşı Anadolu’daki geleneksel hayatın yüceltildiği filmde, buna rağmen klişe ve karikatürize karakterlerle ananevi öğretiler yeriliyor! Bu “ideolojik tercih” ise büyük bir çelişki olarak filmin eksi hanesine yazılıyor.

"Bİ UMUT" SINIR TANIMAYAN MERHAMET HİKÂYESİ
Hareket edemeyen, konuşamayan ama “Umut” adı verilen kimsesiz bir gence on yıl bakan Gülsüm Kabadayı, geçtiğimiz yıllarda haberlere konu olmuştu. Bu hikâye ise yönetmenliğini Gökhan Arı’nın üstlendiği, senaryosunu ise Mert Dikmen ve Mustafa Uslu’nun birlikte kaleme aldığı “Bi Umut” filmiyle beyazperdeye taşındı. Eserde fedakâr anneyi Hülya Duyar ve kimsesiz bir Rus genci ise Leon Kemstach canlandırıyor. Arzum Onan ise “Fatma” karakteriyle beyazperdeye dönüyor. Hislere fazlasıyla hitap eden eser, benzeri Yeşilçam filmlerini akla getiriyor. Eserde kan bağı arka plana alınarak, “sınır tanımayan merhamet” teması işleniyor.

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
- “Ölüm Oyunu”
- “571”
- “Kral Şakir: Dünyalar Karıştı”
- “Canavarcıklar”








