Sinemada bu hafta | Ejderhalar niye geldi? Popüler animasyona ‘kanlı canlı’ yorum!

Sinemada üçlemeye dönüşen “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin” animasyon değil, gerçek oyuncularla canlandırıldı. Peki, buna gerek var mıydı?
MURAT ÖZTEKİN - Yönetmen Dean DeBlois’in, yazar Cressida Cowell’in kitap serisinden beyazperdeye taşıdığı “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”, kadim düşmanlarıyla arkadaşlık kuran Viking evladı Hıçkıdık’ın hikâyesiyle beyazperdede 2010’dan itibaren üç filmlik bir animasyon serisine dönüştü. Alt metinlerinde “geleneklere meydan okuma” durumu yüceltilen serinin ilk iki filmi popüler oldu. Duygusal yanı ağır basan son halka ise gişede beklentilerin biraz altında kaldı ve hikâye nihayet buldu. Daha doğrusu biz öyle sanıyorduk!
Malum Hollywood, asla bitmeyecek hikâyelerle dolu ve seri şimdi tekrar başlatılıyor. Bu defa “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin” animasyon değil, gerçek oyuncularla “canlı aksiyon” olarak karşımıza geliyor.
Yine DeBlois’in yazıp yönettiği eser, Mason Thames, Gerard Butler, Nico Parker, Nick Frost, Julian Dennison, Gabriel Howell, Bronwyn James, Harry Trevaldwyn, Ruth Codd, Peter Serafinowicz ve Murray McArthur gibi isimleri bir araya getiriyor.
BÖYLE VIKING Mİ OLUR!
Hayali Berk şehrinde geçen hikâye, animasyon serisinin ilk filmindeki gibi…Ejderhalar asırlardır Vikinglerin en büyük düşmanları olmuştur. Reisin oğlu Hıçkıdık ise sıradan bir Viking çocuğu gibi değildir. Aykırı duruşu sebebiyle itilip kakılan Hıçkıdık, rüşdünü ispatlamak için avladığı ejderhayı öldürmek üzere ormana gider. Ancak ele geçirdiği Dişsiz adını verdiği bu mahluka kıyamaz. Vahşi ejderhanın da kanı ona kaynar. İkisi arkadaş olmuştur ama bu durum Vikingler ile ejderhaların nesiller boyu amansız düşmanlar olduğu Berk adasında görülmemiş bir hâldir. Ancak iki türü de tehdit eden bir düşmanın varlığı gün yüzüne çıkınca bu dostluğun meyvesi alınır…
NE KADAR GEREKLİ?
Sinemada canlı aksiyon filmler ile animasyonlar arasındaki görsel fark giderek kapanıyor. Böyle bir zamanda animasyon olarak beyazperdede yer edinmiş bir hikâyenin ciddi yenilikler olmadan canlı aksiyon şeklinde yeniden filme dönüştürülmesi, “Ne kadar gerekli?” sorusunu akla getiriyor. Doğrusu, “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”in tekrar vizyona gelişi sanatsal değil, ticari bir tercihin neticesi gibi görünüyor. Evet, yönetmen Dean DeBlois, tanıdık hikâyeyi 15 sene sonra yeni bir jenerasyonla buluşturuyor. Ancak küçük dokunuşların dışında büyüleyici bir yenilikle gelmiyor.
Buna rağmen başta Gerard Butler’ınki olmak üzere gerçek oyunculuklar, efektlerle yoğrulmuş filme nispeten sahici bir hava katıyor. Bildiğimiz hikâye ise bir yere kadar seyircisini eğlendirmeyi başarıyor. Fazlasını bekleyenler ise hayal kırıklığına uğruyor.
Eserde yine erkeklik hâlleri negatif bir şekilde resmedilerek, bugünün dünyasına uygun bir “kahraman” meydana getiriliyor! Öte yandan milletlerin sahte düşmanlar ihdas etme hâli haklı şekilde tenkit edilse de, bu geleneksel olanı taşlayarak yapılıyor!
AYKIRI BİR İZDİVAÇ HİKAYESİ ÇÖPÇATANIN DİLEMMASI!
Lucy, elit kesime hizmet veren bir çöpçatanlık şirketinin hırslı elemanıdır. Ancak başkalarını evlendirmek için uğraşan güzel kadın, kendi tabiriyle “gönüllü bekârlığı” seçmiştir. Derken bir evlilik töreninde Harry adlı varlıklı ve bekâr bir adamla tanışır; çöpçatanlık teklif etse de onun gözü kendisindedir. Maddiyat, yakışıklılık, karizma… Lucy istediği bütün özellikleri bu adamda görmüştür. Ancak onunla evlilik yoluna doğru ilerlerken mazisinden meteliksiz bir adam çıkıp gelir ve bütün denklem altüst olur…

Yönetmen Celine Song’un Dakota Johnson, Pedro Pascal ve Chris Evans’ı bir araya getirdiği “Tam Bana Göre” (Materialists) filmi, işte böyle bir aşk üçgeni etrafında gelişen ve evliliğe dair sözü olan romantik komedi… Eserde evliliklere âdeta bir satış sözleşmesi gibi bakan ve her şeye maddeci yaklaşan otuzlarındaki çöpçatan Lucy’nin iki adam arasında yaşadığı dilemma üzerinden, merak uyandıran bir hikâye gelişiyor. Böylece izdivaçlardaki denklik durumu ile aşk mukayese ediliyor. Nihayette de aşka dümen kırılıyor! Ancak zaman ilerledikçe enteresan hikâyesine rağmen bu hafif eserin, seyirci saracak ivmeden mahrum olduğu görülüyor. Modern dünyanın paradigmasını yansıtan yapım, evlilik kurumuna dair iç karartıcı ve negatif bakış açıları da barındırıyor.
Buna rağmen başta Pedro Pascal’ınki olmak üzere oyunculuk performansları belirli bir seviyenin üzerinde duruyor. Filmde hayata dair gözlemlerle meydana getirilmiş hiciv ve ince mizah da dikkat çekiyor.
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
● “Bozzo in the Woods”
● “Genç Werther’in Acıları”
● “Süper Köpekler Yaz Maceraları”