Halil Delice

Doublier, Yusuf'un müthiş kuvveti ve zekası karşısında, taktik değiştirmiş, Yusuf'a ne yapacağını değil, ne yapmayacağını anlatmağa başlamıştı.

Koca Yusuf, Fransa'ya gidişten ilk bahsettiğinde Gülçehre bayılmış, sonraki günlerde, hep kolu kanadı kırık gezmişti.

Pehlivanlara bir çift sözüm var

Gülçehre, utandı, gözyaşlarını silmek için davrandı, ama Yusuf izin vermedi: -Dur bre Gülçehrem. Ağlamana sebep oldum, hiç olmazsa gözyaşını sileyim.

Padişah, hareketlerinden kendisinin haberdar olmasından Yusuf'un rahatsız olduğunu hissetmişt

Her ne kadar bugün, Kırkpınar'ın 1361 yılında başladığı kabul edilse de, Kırkpınar'ın ilk doğuşu Sarı Saltuk'ladır.

Padişah, Yusuf'un oturmakta tereddüt ettiğini görünce, bir ağabeyin çok sevdiği kardeşini azarlaması tadında Yusuf'u hemen yanındaki bir koltuğa oturttu:

Filiz'in sözlerine Yusuf'un canı sıkıldı: -Te be Filiz sen hepten de delirdin mi? Benim, gavur altınları için gavur memleketine gideceğimi nasıl düşünürsün. İşte şimdi marizi tam hak ettin.

Türkoğlunun vatan ediniş destanı Kırkpınar'ın 643.'sü, Edirne Sarayiçi Kırkpınar Ermeydanı'nda, 25-27 Haziran tarihleri arasında yapılacak.

Kurtdereli Mehmed, Yusuf, zorlayınca gözyaşları içinde iki beşibirliği aldı. Mehmed Koca Yusuf'a sordu:

Yusuf, Kurtdereli Mehmed'i kolunda tuttu, birlikte güreşçiler için ayrılan çadıra doğru giderlerken, güreş esnasında nerelerde, nasıl hata yaptığını, çok hızlı ve dikkatsizce güreştiğini, atalarımızın "Acele işe şeytan karışır" sözünü boşuna söylemedeklerini anlatarak tavsiyelerde bulundu.

Kurtdereli'nin kispeti, haddini bilerek benden buraya kadar demişti. Dana derisinden dikilen kispet, dize kadara yırtılmış ve bir parçası Yusuf'un elinde kalmıştı.

Dört yiğidin, çayırda, Türkoğlunun vatan ediniş, doğudan batıya göçünü, insanlık anlayışını anlatan peşrevleri, seyirciyi coşturmuştu

Eşraf, Aliço'ya, "Koca usta sen güreşme. Çırağınla güreşmen yakışık almaz." diye rica ettiler, hemen Adalı Halil'i bulup getirdiler, Adalı Halil, "Ustam, hakkını helal et, ben bir densizlik yaptım, affet." dedi.

1894 senenin nisan ayında, Aliço'nun çırağı Adalı Halil, ta Edirne'lerden kalkıp, ustasının memleketi İpsala Koyunyeri'ne gelmişti.

Yusuf ve beraberindekiler, bir kayığa binip, Çanakkale boğazının Anadolu yakasına doğru, Çardak'a ulaşmak üzere yola çıktılar.

İbrahim pehlivan ve oğlu Said Beşir, bu yolculukta da Yusuf'la gelmeyi çok istemişlerdi.

Aliço tarafından Mümin Pehlivan karşısında mağlup ilan edilen Yusuf, "Eğer bu güreşin bu şekilde bitmesinde bana ait kusur varsa tövbe ettim ve her halükarda, Rabbime tevekkül ettim, ondan geleni kabul ettim, bunda nice hikmetler vardır, bu da bir imtihandır" diye düşünerek rahatlamıştı.

Mümin Pehlivanın kararına itiraz etmesi, Aliço'yu müthiş kızdırmıştı, kel başı kıpkırmızı kesilmiş, ağzının iki yanından sarkan bıyıkları dikilmişti. İki pehlivanı kollarından sertçe tutarak ayırdı, Mümin Pehlivana bağırdı.

Yusuf'u yan tarafa düşürdü, hemen davranıp Yusuf'u altta zaptetti. Bir anda işler ters dönmüş, alttaki üste çıkmıştı.