İsrail hapishanesinden kurtulan Şuayb Ordu, Siyonist zulmü ifşa etti! "Böcekli hücrelere atıp şantaj yaptılar"

Kaynak: Dış Haberler
- Güncelleme:
İsrail hapishanesinden kurtulan Şuayb Ordu, Siyonist zulmü ifşa etti!  "Böcekli hücrelere atıp şantaj yaptılar"
Dünya Haberleri  / Dış Haberler

Gazze’ye insani yardım taşıyan “Madleen” gemisinde gözaltına alınan Türk aktivist Şuayb Ordu, İsrail’de tutulduğu cezaevindeki işkenceyi ve hâlâ içeride tutulan arkadaşlarının dramını Turkiyegazetesi.com.tr’ye açıkladı. Avukat Hüseyin Dişli, yaşananların yalnızca insan hakkı ihlalleri değil, aynı zamanda İsrailli asker ve yetkililere karşı uluslararası ceza hukukuna konu olabilecek düzeyde ağır cezai ihlaller içerdiğini söyledi.

Gazze’ye insani yardım taşıyan "Madleen" gemisinde yer alan Türk vatandaşı Şuayb Ordu, İsrail’de tutulduğu cezaevinde yaşadığı insanlık dışı koşulları ve hâlâ alıkonulan arkadaşlarının durumunu Turkiyegazetesi.com.tr'ye anlattı.

Hollandalı Marco van Rennes, Fransız vatandaşları Pascal Maurieras ve Yanis Mhamdi'nin Givon Cezaevi'nde zorla tutulduğunu belirten Ordu, "Bize böceklerle işkence ettiler, Pascal’a ilacı verilmedi, tedavi karşılığında Madleen’i devretmemizi istediler" dedi.

Özgürlük Filosu Koalisyonu Hukuki Danışmanı Avukat Hüseyin Dişli ise Turkiyegazetesi.com.tr’ye yaptığı değerlendirmede, tutuklu aktivistlerin sağlık durumunun kritik olduğunu ve İsrail makamlarının hukuku sistematik biçimde ihlal ettiğini vurguladı.

Ordu ve Acar, Berlin’de uçaktan indikten sonra Türkiye’nin Berlin Başkonsolosu İlker Okan Şanlı tarafından karşılandı. Berlin-Brandenburg Havalimanı’nda (BER) çok sayıda Filistin destekçisi toplanırken, aktivistleri karşılayanlar arasında Şuayb Ordu’nun eşi Sümeyra Akdeniz Ordu da yer aldı.

Ordu ve Acar, Berlin’de uçaktan indikten sonra Türkiye’nin Berlin Başkonsolosu İlker Okan Şanlı tarafından karşılandı.
Ordu ve Acar, Berlin’de uçaktan indikten sonra Türkiye’nin Berlin Başkonsolosu İlker Okan Şanlı tarafından karşılandı.

ŞUAYB ORDU'YA SORDUK: İSRAİL NELER YAPTI?

"İlk gece saat 02.00 gibi koğuşa alındım. Şans eseri bana temiz çarşaf vermişlerdi. Sabah kalktığımda çarşafın her yeri kan içindeydi. Altımda ezilmiş böcekler vardı. Bilmiyorum o kan benim kanım mıydı, böceklerin emdiği kan mıydı ama çarşaf kıpkırmızıydı. Uyuyamıyorduk, vücudumuz kaşınıyordu. Farklı türlerde böcekler vardı, pireler, haşereler... Bir tanesini gizlice aldım, sakladım, türünü tespit ettireceğim. Hapishane görevlileri, 'Işığı açık bırakın, böcekler ışığa gelmez' diyordu. Işık açıkken de ısırıyorlardı zaten. Bu bir işkence metoduydu."

İki gün boyunca neredeyse hiç su içemedim. Diğer arkadaşlar da su içmemeye çalışıyordu. Cezaevi yönetimi bize kantini yasakladı. Türkiye Büyükelçiliği’nden kantinde kullanmamız için getirilen para ve erzak reddedildi. Kahve, dışarıdan gelen yiyecek ya da herhangi bir malzeme almamız yasaktı. Her şeyimiz yasaktı."

Doktor kontrolü ve ilaç tedavisi bile yasaktı. Tedavi talep ettiğimizde hemen önümüze bir kağıt getiriyorlardı. 'Bu kağıdı imzalarsan ilacını veririz' diyorlardı. Kağıtta ne yazdığını açıkça söylemiyorlardı ama büyük ihtimalle Madleen gemisinin mülkiyetini devretme belgesiydi." 

Şuayb Ordu
Türk aktivist Şuayb Ordu

"TİAGO'YU HÜCREYE ATTILAR, BİZ AÇLIK GREVİNE GİRDİK"

Şuayb Ordu, cezaevinde birlikte kaldıkları aktivist arkadaşlarıyla dayanışmak için açlık grevine başladıklarını, cezaevi yönetimiyle sert tartışmalar yaşandığını ve hücre cezalarıyla tehdit edildiklerine dikkat çekti:

"Biz şöyle, o günün sabahında yine aynı koğuştaydık hepimiz. Sadece Tiago'yu ayırmışlardı. Tiago’yu hücre hapsine atmışlardı. O nedenle biz de protesto edip açlık grevine başladık, bir gündür açlık grevindeydik. Bizi de hücreye atmakla tehdit ediyorlardı. Sonra bir olay yaşandı. Cezaevi müdürü geldi, Reva’yla bana dedi ki: 'Siz gidiyorsunuz, uçak biletiniz alındı, gitmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz?' Dedik ki 'Elbette gitmek istiyoruz ama Tiago nerede?' Biz Tiago’yu görmeden gitmeyi reddettik. Dedi ki: 'Tiago da gidecek sizinle beraber.' Tabii inanmadık. Bizi odadan çıkarıp ayırıp ya hücreye atacaklardı ya da göndereceklerdi. Tiago hâlâ hücredeydi. Buna güvenemedik. Ciddi bir tartışma başladı. Diğer arkadaşlarımızı da bırakmak istemiyorduk. Dediler ki: 'Onlar da ilk uçakla gelecek.' Marco van Rennes zaten bizimle gelecekti. Reva, Marco ve ben için 'gideceksiniz' dediler. Ama hâlâ inanmıyorduk. Orada bayağı tartışma çıktı, ufak çaplı arbede yaşandı. 'Bizi bir ay daha burada tutarız' diye tehdit ettiler.

Ben arkadaşlara dedim ki: 'Herkes sakinleşsin. Beni götürmelerine izin verin. Eğer dedikleri gibi Tiago benim gideceğim yerdeyse, size şifreli mesaj yollarım. Anlarsınız. Eğer ben gitmezsem ve mesaj da gelmezse, siz de asla gitmeyin. Direnin.'

Sonra polisler, gardiyanlar beni götürdü. Gittiğimde doğru söyledikleri ortaya çıktı. Tiago’yla karşılaştım. İki-üç gündür görmemiştik. Hücredeydi. Onu görünce çok sevindim. Hemen sordum: 'Sen de gidiyor musun?' O da 'Evet' dedi.

Sonra tekrar cezaevi müdürüyle tartıştık. Zorla ikna ettik. Tiago'yu götürüp diğer arkadaşlarımıza göstermek için izin verdiler. Tiago geri döndü, arkadaşları teskin etti. Bize dediler ki: 'Marco, Pascal ve Yanis de sabah uçağıyla gelecekler.'

Marco zaten benden 1-2 saat sonra uçağa binecekti. Pascal ile Yanis kalmıştı. Onların da sabah uçacağı söylendi. Biz de bunu kabul ettik. En son iletişimimiz bu oldu. Ben uçuş alanına alındıktan sonra bir daha onları görmedim, haber de alamadım."

Cezaevindeki böcek istilasını belgelemek isteyen Şuayb Ordu, "Bir tanesini gizlice aldım, türünü tespit ettireceğim" dedi.
Cezaevindeki böcek istilasını belgelemek isteyen Şuayb Ordu, "Bir tanesini gizlice aldım, türünü tespit ettireceğim" dedi.

"PASCAL'IN İLACINI VERMEDİLER, BAŞKA İLAÇ DAYATTILAR"

Ordu, "Pascal Maurieras'ın yaşamsal ilacı vardı, elimizden aldılar. Yerine başka bir ilaç getirip 'senin ilacın bu' dediler. Fotoğraflarını çekmiştik, karşı çıktık. Pascal 'bir hafta dayansam olur' dedi ama şu an süre uzadı. İlacın fotoğrafını bugün avukata tekrar gönderdim. İsrail hâlâ ilaç vermiyor." dedi. 

Fotoğraf: Fokus+ (@fokusplusnet)
Fotoğraf: Fokus+ (@fokusplusnet) :Marco van Rennes-Madleen aktivisti

"MARCO'NUN VÜCUDU PARÇA PARÇA OLMUŞ, BÖCEK ISIRIKLARI İÇİNDE"

"Marco’nun vücudu mahvolmuştu, en az üç kat daha kötü. Thiago’nun yaralarını görmüşsünüzdür, Marco’nunki çok daha fena. Yanis Mhamdi’nin durumu da aynı. Sadece bir antiseptik krem verdiler, o da büyük ısrarla. Kağıt imzalamazsan tedavi yok diyorlardı. Resmen şantaj uyguluyorlar."

"UÇAK İKİ SAAT GEÇ KALKSA BEN DE HALA İÇERİDEYDİM"

Serbest bırakılıp Berlin’e ulaşan Şuayb Ordu, havalimanındaki karşılamada duygusal anlar yaşandığını, hatta Yunan havayolu çalışanlarının dahi kendilerine destek mesajı verdiğini aktardı. Ordu, uçağın birkaç saat daha gecikmesi halinde hâlâ cezaevinde olabileceğine değindi:

"Berlin'e indiğimizde neye uğradığımı şaşırdım. Eşim Sümeyra, Türkiye’nin Berlin Başkonsolosu İlker Okan Şanlı ve yüzlerce insan karşılamadaydı. Basın vardı, insanlar coşkuluydu. Havalimanı çalışanları bile bizimle fotoğraf çektirmek istiyordu."

İsrail’den uçağa bindiğimizde, bizi bırakan polislerden sonra Yunan havayolu firmasında çalışan hostesler tek tek gelip bizimle sohbet etti. Her biri yaklaşık yarım saat oturup konuştu. 'Biz sizi tanıyoruz, Netanyahu’yu desteklemiyoruz, biz sizin yanınızdayız' dediler.' Paramız yok dedik, ona rağmen ikramda bulundular. Yiyecek, içecek verdiler. 'Lütfen vermeyin, ödeyemeyiz' dedik. 'Hayır, biz gönülden yapıyoruz' dediler. 'Sadece havaalanı çalışanıyız ama bu, İsrail'i desteklediğimiz anlamına gelmez' diye eklediler. Uçak bir-iki saat daha geç kalksaydı, ben de hâlâ şu an İsrail'de hapiste olacaktım. Marco’nun uçağı iptal oldu, havaalanı kapandı, o hâlâ içeride."

"BALTACILAR AKTİVİSTLERE SALDIRDI"

Ordu, Refah Sınır Kapısı’na doğru yürüyen aktivist konvoyuna Mısır’da düzenlenen saldırıyı anlattı. Paramiliter "Baltacılar" adlı grupların taş ve sopalarla saldırdığına dikkat çeken Ordu, “Bu insanlar bildiğiniz paralı çeteler” dedi.

"Mısır’da Refah Kapısı’na yürüyen barışçıl konvoydaki arkadaşlarımıza saldırdılar. Baltacılar adlı paramiliter çeteler, aktivistleri taşladı, dövdü. Bu insanlar bildiğiniz paralı çeteler. Bu saldırılara göz yumuluyorr. Ben Mısır halkını zan altında bırakmak istemem ama karar vericilerin durumu ortada. Libya ve Tunus’tan yola çıkan karadan konvoy şu an bekletiliyor. Havalimanına ulaşan aktivistler doğrudan sınır dışı ediliyor. İçeri girenlerin etrafı kuşatılıyor, darbediliyor, ardından zorla deport ediliyorlar. Geceleri arkadaşlarımı arayıp son durumlarını öğrenmeye çalışıyorum, endişeliyim. Ben de aslında Gazze’ye kara yoluyla ulaşan yürüyüşe katılmak istiyordum. Zaten daha hapisteyken karar vermiştim ama geç kaldım. Arkadaşlarımı aradığımda bana şu bilgi verildi: Havaalanına gelen herkes doğrudan sınır dışı ediliyormuş. O yüzden şu an içim kan ağlıyor. Gitmek istiyorum ama gidemiyorum. Gitsem bile anında deport edileceğim."

"GAZZE GÜNDEMDEN DÜŞÜRÜLMEK İSTENİYOR"

Şuayb Ordu, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını değerlendirirken bu çatışmanın Gazze’deki soykırımı örtme çabasının bir parçası olduğunu savundu.

Türk aktivist, "İsrail-İran çatışması sadece bir askeri kriz değil. Gazze'deki soykırımı unutturmak istiyorlar. Ama biz bu oyunu görüyoruz. Bugün Gazze'de internet kesildi, artık dünya ile bağları koparıldı. Biz haklının yanındayız, direnişin yanındayız. Bu mücadele güçlenerek büyüyecek." şeklinde görüşlerini aktardı.

İsrail tarafından cezaevinde esir alınan Yanis Mhamdi
İsrail tarafından cezaevinde esir alınan Yanis Mhamdi 

3 FRANSIZ VATANDAŞI İSRAİL'DE ESİR KALDI

Madleen" gemisinden alıkonulan üç insan hakları savunucusu hâlâ İsrail’in Ramle kentindeki Givon Cezaevi’nde tutuluyor. Hollandalı Marco van Rennes, Fransız Pascal Maurieras ve gazeteci Yanis Mhamdi'nin sağlık koşulları kötüleşirken, serbest bırakılmaları için hukuki girişimler sürüyor.

Özgürlük Filosu Koalisyonu Hukuk Danışmanı Avukat Hüseyin Dişli
Özgürlük Filosu Koalisyonu Hukuk Danışmanı Avukat Hüseyin Dişli

"FRANSA GEREKLİ ADIMI ATMIYOR"

Özgürlük Filosu Koalisyonu Hukuki Danışmanı Avukat Hüseyin Dişli, Turkiyegazetesi.com.tr’ye yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

"Hala İsrail tarafından cezaevinde gözaltında tutulan üç Özgürlük Filosu gönüllümüzün (Marco van Rennes, Pascal Maurieras ve Yanis Mhamdi) normal şartlarda bugün Fransa’ya dönmesi gerekiyordu. İsrail ile İran arasındaki gerilimin ardından İsrail uçuşları iptal etti. Bugün avukatlarımız tarafından ziyaret edilmelerine de izin vermediler. Avukatlarıyla görüştürülmemeleri başlı başına bir hak ihlali ve psikolojik baskı aracı."

"KENDİLERİYLE BUGÜN YALNIZCA BİR TELEFON GÖRÜŞMESİ YAPILDI"

"Bu durumun uzaması, yani gözaltında belirsiz süre kalmaları riskine karşılık gönüllülerimizin avukatlığını yapan Özgürlük Filosu Koalisyonu Hukuk Komisyonu bileşenlerinden Adalah ile bazı alternatif hukuki yolları değerlendirdik. Kefaletle denetimli serbestlik veya ev hapsi gibi. Gelişmelere göre avukatlarımız bu talepleri yapacaklar.

Ailelerle iletişim halindeyiz. Fransız konsolosluk görevlileri bugün ailelerle görüşüp bilgi vermiş. İran-İsrail gerginliğinden dolayı sınırların kapalı ve tüm uçuşların iptal olduğunu belirtip garanti olmamakla beraber Perşembe gününe bir uçuş ayarlamaya çalıştıklarını ifade etmişler.

Vatandaşlarını korumak ve evlerine geri getirmek Fransız büyükelçiliğinin, konsolosluklarının ve dışişleri bakanlığının görevidir (1963 tarihli Konsolosluk İlişkilerine Dair Viyana Sözleşmesi md 36). Kalan 3 gönüllümüz için bunu yapmaları ve uygun yollar bulmaları konusunda üzerlerinde baskı kurulması ve bu yükümlülüğün hatırlatılması gerekiyor. Ben Fransa’nın bu konuya gerekli ihtimamı gösterdiğinden yana oldukça şüpheliyim. Gerekirse tüm Fransız vatandaşlarını birden teslim almak adına özel uçak göndermelilerdi. Bugün avukatlarımızla görüştürülmediler ama konsolosluk neden ziyaret etmiyor? Bu olay vesilesiyle tüm diğer vatandaşlarına güvensizlik telkin ettiklerini ve Fransız vatandaşlarının bu tür muamelelere maruz kalması noktasında müstakbel faillere cesaret verdiklerini bilmeliler."

İsrail merkezli insan hakları örgütü Adalah da 14 Haziran 2025 günü saat 12.30’da (Kudüs saatiyle) acil bir açıklama yayımlayarak İsrail makamlarına resmi bir mektup gönderdi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Bu üç gönüllü hala Givon Cezaevi’nde tutuluyor. Kendilerine yöneltilen hiçbir suçlama olmamasına rağmen özgürlükleri engelleniyor. İsrail’in bu tutumu uluslararası hukuka aykırıdır. Adalah olarak, derhal serbest bırakılmalarını ve Ürdün üzerinden ülkelerine dönmelerine izin verilmesini talep ediyoruz.”

YANİS MHAMDİ'DEN CEZAEVİNDEN MEKTUP: YENİDEN OLSA YİNE YAPARDIM

İsrail’in uluslararası sularda “Gazze Özgürlük Filosu”na düzenlediği saldırının ardından tutuklanan gazeteci Yanis Mhamdi’nin Givon Cezaevi’nden kaleme aldığı mektuba ulaştık. 

Yanis Mhamdi'nin mektubuna ulaştık
Yanis Mhamdi'nin mektubuna ulaştık

"Öncelikle, iyi olduğumu bilmenizi isterim. Gözaltı koşulları kolay değil ama biliyorum ki bu, cezaevlerinde işkence ve aşağılanmaya maruz kalan Filistinlilerin yaşadıklarıyla kıyas bile edilemez. Yarın, 13 Haziran Cuma günü dönmem planlanıyor. Yani, teknemizin uluslararası sularda alıkonulmasından tutuklanmama kadar geçen süreçte toplam 5 gün geçmiş olacak. Size yaşanan her şeyi anlatacağım. 9 Haziran Pazartesi günü sabah 02.00 civarında, İsrail ordusu uluslararası sularda bulunan tekneyi bastı. Saldırı hiçbir uyarı yapılmadan gerçekleşti. Önce üzerimize insansız hava araçları (dronlar) gönderildi, ardından askerler tekneye çıktı.

Askerlerden biri silahını bana doğrultarak 'kamerayı indirmezsen seni vururum' diye tehdit etti. Sonra hepimizi güverteye çıkardılar, arama yaptılar ve bizi soğukta beklememiz için dışarıya aldılar. Güneş tam tepedeyken bizi içerideki sıcak kamaralara tıktılar ve çıkmamıza izin vermediler. Sonunda tekneyi zorla İsrail karasularına götürdüler. Aynı gün akşam 21.00 civarında, bizi Aşdod limanına götürdüler. Bizi teker teker, çok detaylı bir şekilde aradılar. Onlara göre insani yardım taşıyan bu tekne, suçlulardan oluşan bir konvoydu. Avukatıma göre ben en son gönderileceğim, çünkü bu durum diğer gazetecilere gözdağı olarak kullanılmak isteniyor. Ne kadar saçma! Eğer her şey başa dönseydi, yine aynısını yapardım. Bu iki haftalık süreçte cesur, dürüst, mücadeleci ve samimi insanlarla tanıştım. Onları asla unutmayacağım. Bu deneyim bizi sonsuza kadar birbirimize bağladı.Bu mektubun, ben dönmeden yayımlanmasını istiyorum. Elbette her şeyi anlatmadım. Ama en önemli noktalar burada."

Kaynak: Dış Haberler

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...