Malum şablon değişmedikçe...

A -
A +

Son haftalarda hep aynı nakaratı dinliyoruz; Neymiş efendim, hükümet kararsız davranmış da, bu kararsızlığı ABD'yi bıktırmış da, onun için B Planını devreye sokmuş da, bu sebeple Türkiye alabileceği paraları kaçırmış... Türkiye her yönden kaybetmiş! Hem paradan olmuş, hem Amerika'yı kızdırmış, hem Irak meselesinde devre dışı kalmış vs. vs... Acaba durum gerçekten böyle mi? Hayır öyle değil! Ama, her zaman olduğu gibi, fikirlerini malum şablon (Güce tapan, güçlü karşısında inisiyatif kullanmak yerine boyun eğmeyi yeğleyen, her hâlükârda güçlüye yaranarak kazançlı çıkacağını düşünen zihniyet...) üzerine oturtan enteller, uzmanlar, aydınlar ve daha başka unvanlara sahip kanaat önderleri yine o bildik üslupla, yani olayları sorgulayıp gerçekleri irdelemek yerine, belli şeyleri peşinen doğru kabul etme kolaylığına kaçarak ahkam kesiyorlar... Bu beylere sormak gerekiyor: Peki 1991 yılındaki Körfez savaşında, Türkiye herkesten daha çok ABD'ye destek vermedi mi? Hatta Bush'u askeri müdahaleye teşvik eden merhum Özal değil miydi? O gün rahmetli Özal'ı acullukla ve fazla Amerikancı olmakla itham edenler, bugün de tam tersine hükümeti ağırdan almakla, kararsız davranmakla suçluyorlar. Acaba hangisi isabetli? Körfez savaşında ABD'ye kayıtsız şartsız destek veren Türkiye'ye ne verdiler? ÇEKİÇ GÜÇ'ü!.. PKK'yı ve Kuzey Irak'taki oluşumu destekleyip palazlandıran 'Çekiç Güç'ü. Evet, Mısır sessiz kalsın diye onun bütün askeri borçlarını silen Amerika, Türkiye'nin 5 Milyar Dolarlık FMS borcu için ödeme kolaylığına bile yanaşmadı. Ve şimdi, yine sessiz kalsın diye Mısır'a 2.3 milyar, Ürdün'e topraklarını açtığı için 1 milyar, -sıkı durun- İsrail'e, uğraması muhtemel rahatsızlıklara karşı mızmızlanmasın diye tam 10 milyar dolar veriyor. Peki Türkiye'ye ne veriyor? Sadece nasihat! "Kuzey Irak'a girmeniz hiç de iyi olmaz..." Gerçekler böyle iken, Birinci Dünya Harbi sonrasındaki mandacı zihniyetin mirasçılığına soyunanlar diyorlar ki: Ne olursa olsun Amerika'yı kızdırmayalım! Peki bu beyler, hükümetin kararsızlığını ve yanlış politikasını eleştirdikleri kadar, Amerika'nın zikzaklarını, hatta hiçbir şekilde "müttefiklik" ölçülerine sığmayacak şekilde ikiyüzlü hareket eden, yani hava sahası açılıncaya kadar Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmesini kabul eden, ama tezkere geçince de ağız değiştirip giremezsiniz diyen Powell'in her şeyden önce etik olmayan davranışını sorguluyorlar mı? Nerdeee!.. Hangi yönden bakarsanız bakın çelişki ve hatta sefil görüşlerle dolu bir yaklaşım... Ne yazık ki bu görüşü dillendirenlerin sesi daha fazla çıkıyor. Ve bunlar şimdi halkı telaşa sevkediyor; Acaba ABD nasıl bir ceza kesecek? Bu ne dar görüşlülük! Bunlar çok sevdikleri İnönü'yü bile unutmuşlar. Vaktiyle Johnson Türkiye'yi Kıbrıs meselesinden dolayı tehdit ettiğinde, demişti ki: "Yeni bir dünya kurulur, biz de orada yerimizi alırız..." İnönü'nün bu sözünden on yıl sonra biz Kıbrıs'a müdahale ettik ve ABD de ambargo uyguladı. Geçen gün bir TV kanalında emekli bir paşa şöyle diyordu: "İyi ki ABD bize ambargo uygulamış. Ondan sonra biz silah fabrikalarına sahip olduk..." Ama her şeye at gözlüğü ile bakanlar, ABD'den başka bir yeri göremiyorlar. Bunlara söyleyeceğimiz şudur: Beyler, yeni bir dünya kuruluyor. Kabuğunuzu kırın ve etrafa bakınız. Amerika her şey değil. Bir şey daha var, menfaatlerimiz gerektirdiğinde biz Kuzey Irak'a gireriz. Kıbrıs'a girdiğimiz gibi...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.