Yanlışta ısrarlı bir muhalefet

A -
A +
Önce şu hususları bir netleştirelim.
Konuşmasının bir yerinde, “devletin ordusu Katar’a satılmış” diyebilen bir siyasetçinin, tank fabrikasının ya da savunma sanayinin geleceği ile ilgili bir kaygısı olmaz. Derdi de, önceliği de tank fabrikasının ve savunma sanayinin millîliği değildir.
 “Türkiye, Dağlık Karabağ’a cihadistleri taşıyor” diyen eski diplomat, yeni siyasetçi birinin, Dağlık Karabağ Savaşında Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı galip gelmesi gibi bir derdi yoktur. Böyle bir duyarlılığa sahip olsa bu sözü zaten söylemezdi.
“AK Parti’ye oy veren öğretmenler, öğretmen değildir” diyebilen bir genel başkanın, öğretmenlerin gerçek sorunu konusunda, yeterli duyarlılığa sahip olup olmadığı meselesi tartışmalıdır.
“Joe Biden’dan beklentimiz, Türkiye için demokrasi vurgusu yapması” diyebilen emekli bir diplomat, demokrasi konusunda yeterli bilgiye sahip değildir. ABD’nin “demokrasi teşviki politikası” ile ülkelere demokrasi götürdüğüne belki de sadece diplomatlığı sürecinde değil, siyasetçi kimliği ile bile hâlâ  inanıyordur. Yanı başımızdaki Irak’ın, Suriye’nin ve Afganistan’ın mevcut durumunu da refaha ulaşmış bir demokrasi zannediyordur. Bu ülkelerin “böyle bir gelişmişliğe!”, Amerikan demokrasisi sayesinde geldiğini düşünüyordur.
Suriye’de ve Libya’da Türk askerinin ne işi var?” diyenlerin, millî savunma ve güvenlik konularında yeterli duyarlılığa sahip olduğu düşünülemez.
Her tartışmayı, Demirtaş ve HDP’lilerin hak ve mağduriyetlerine” getirip, dağa kaçırılan çocukları için aylardır Diyarbakır’da nöbet bekleyen annelerin hak ve mağduriyetlerinden bir gün bile söz etmeyenlerin, “hak” ve mağduriyet” konusundaki söylemleri sahici değildir. Hak ve hukuk anlayışları seçicidir. Bu konularda zannedildiğinin aksine yeterince duyarlılıkları falan da yoktur.
15 Temmuz’a “kontrollü darbe” diyebilen bir siyasetçinin, FETÖ ile devletin mücadelesinin başarılı olup olmaması umurunda değildir.
Sürekli “FETÖ’cülerin mağduriyetlerinden” bahsedip, 15 Temmuz darbe girişiminde şehit ve gazi olanların mağduriyetini bir kez bile dile getiremeyenlerin, hangi konularda endişeli ve kaygılı olduklarını izah etmeye bile gerek yoktur. Öncelikleri ve duyarlıklarını, bizzat söylemleri zaten açık etmektedirler.
“Biz iktidar olunca S-400’leri çalıştırmayacağız” gibi bir cümleyi ABD’li bir düşünce kuruluşunun panelinde dile getirmek, seçilmiş başkan Biden’ın aylar önce söylediği “muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım” şeklindeki sözlerin gereğini yapmaya hazır olma görüntüsü vermek demektir.
Netleştirilecek konu çok. Ama kanaatimce mesele yeterince anlaşıldı.
CHP’nin öncülük ettiği muhalefetinin, ısrarlı olduğu yanlışların belirli bir “odağı” var. Toplum, aslında mevcut iktidara muhalefetle, “odak” hâline getirilen bu konulardaki muhalefeti pekâlâ ayırıyor.
Son birkaç aydır, muhalefeti destekleyen çevreler, CHP’nin oy oranının artmak bir yana niçin düştüğünü anlamaya çalışıyor. 18 yıldır iktidarda olan AK Parti… 1950’den bu yana tek başına hiç iktidara gelememiş CHP… Nasıl oluyor da hâlâ AK Parti oy oranını korurken, CHP desteğini artırmak yerine mevcudu bile koruyamıyor?
CHP’nin oy oranının düşme eğiliminde olmasını sorgulayanlar da cevabı biliyorlar. Ama öğrenilmiş çaresizlik zaten tam da bu.
Sorunun cevabı kuşkuya yer bırakmayacak bir netlik gösteriyor: Yanlış olanın muhalefetinde ısrar etmek... İktidara muhalefet edeceğim derken, Türkiye’nin tüm millî meselelerinin altını oymak...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.