Dînî hükümlerin 4 temel delîli

A -
A +
İslâmiyetin dört ana delîli, dört temel kaynağı vardır. Bunlar: a) Kitâb, b) Sünnet, c) İcmâ-ı Ümmet, d) Kıyâs-ı Fukahâ'dır.
 
 
Bozulmamış yegâne İlâhî dîn olan, mukaddes dînimiz İslâmiyetin [Tefsîr, Hadîs ve Fıkıh Usûlünden bahseden metodoloji kitaplarında da geçtiği üzere] dört ana delîli, dört temel kaynağı vardır. Bunlar: a) Kitâb, b) Sünnet, c) İcmâ-ı Ümmet, d) Kıyâs-ı Fukahâ'dır ki bunlara, “Edille-i şer'iyye” denilmektedir.
a) Kitâb: Edille-i şer'iyyenin (İslâm dînindeki şer'î delîllerin, hükümlerin, dîn bilgilerinin) birinci kaynağı olan Kur'ân-ı kerîmdir.
Dârul-Fünûn Müderrislerinden (Eski İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyelerinden) Seyyid Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi aleyh) buyurmuştur ki:
"Kitâb; Allahü teâlânın, Resûlü Muhammed aleyhisselâma indirdiği, mushaflarda yazılı, bize kadar tevâtür yoluyla (yanî yalan üzere birleşmeleri aklen mümkün olmayan bir topluluk tarafından) Arabca olarak nakledilen kelâm-ı kadîmdir (Allahü teâlânın sözüdür).
Bütün insanların dünyâ ve âhiret hayâtının her yönüne âit hükümleri, bilgileri içerisinde bulundurur. İçine aldığı hükümler, bilgiler üç kısımdır: Îmân esâslarına dâir hükümler, mükelleflerin söz ve işlerine dâir bilgiler, rûh ve mâneviyâtın düzeltilip, nefsin ve ahlâkın terbiyesine âit hükümlerdir."
Allahü teâlânın, hiç bozulmamış, yegâne hak kelâmı olan Kur'ân-ı kerim, Cebrâîl (aleyhisselâm) vâsıtasıyla, Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (aleyhis-selâm)'a takrîben 23 senede indirilmiştir. Bunun 13 senesi Mekke-i mükerreme'de, 10 senesi ise Medîne-i münevverede nâzil olmuştur.
Bilindiği üzere, Hukûk Sistemlerinde, "Anayasa"ları açıklayan Kânûnlar, Tüzükler, Yönetmelikler, Ta'mîmler, Teblîğler ve Ta'lîmât vardır.
Anayasa dışındakileri bir tarafa atıp "ben, sâdece Anayasaya bakarım" denilemeyeceği gibi, "ben, sâdece Kur'ân-ı kerîme bakarım, diğer dînî delîllere sırt çeviririm" de denilemez.
Tefsîr usûlünden bahseden bütün kitaplarda belirtildiği üzere [aslında hadîs ve fıkha dâir bütün usûl (metodoloji) kitaplarında da böyledir], bir âyet-i kerîmenin doğru olarak anlaşılabilmesi için, önce onu açıklayan başka bir âyet var mı, yok mu? diye bakılması lâzım.
İkinci merhalede, âyet-i celîlenin tefsîri için sünnete başvurmak lâzımdır. Sünnet Allah'ın kitâbının beyânıdır. Sünnet, Kur’ân-ı kerîmi şerh ve îzâh eder. Zîrâ Allahü teâlâ, Resûlüne “beyân” vazîfesi vermiştir:
“İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur’ân'ı indirdik.” [Nahil, 44]
Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’de, Resûlullâh (sallallâhü aleyhi ve sellem)'in vereceği hükümlerin, Allah tarafından kendisine bildirildiği de ifâde ediliyor.
“Allah'ın sana gösterdiği şekilde, insanlar arasında hükmedesin diye, sana Kitab'ı hak ile indirdik; hâinlerden taraf olma.” [Nisa, 105]
Âyetin açıklaması, diğer âyetlerde ve hadîslerde bulunamazsa, o takdîrde, Kur’ân-ı kerîmin nüzûlüne şâhid olan Sahâbe-i güzînin îzâh ve tefsîrine başvurulur. Ma’lûm olduğu üzere, onlar ilim, amel ve anlayış bakımından bu ümmetin en önde gelenleridirler. [Yarın inşâallah konumuza devâm edelim.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.