Enflasyonda psikolojiyi yönetmek

Sesli Dinle
A -
A +

90'lı yıllardı. Hemen hemen hiçbir ürünü dünkü fiyattan bulmak mümkün değildi. Gıdada, giyimde, inşaat malzemesinde ve akla gelebilecek her şeyde... “Zam geldi” denirdi, o kadar. Nereden geldi o zam, kim yaptı, belli değil. Geldi mi, geldi; o kadar!.. Kime, neye isyan edecektiniz? Ülkeyi yönetenlerden biri “Benzin vardı da ben mi içtim?” dedikten sonra, “Dışarıdan alıyoruz, fiyat bu” diye de eklerdi. Döviz derseniz bazı ağababaların elinde, Kapalıçarşı denilen, o zamanlar tam serbest olmasa da bazı kişilerin elinde yükselir, katlandıkça katlanırdı. Gazeteciliğimin ilk yıllarına denk gelmişti bu korkunç dönem. O zaman da 'haftalık gıda enflasyonu' haberleri yapardım hem toptan, hem perakende yönünden... Kuru gıda piyasasının belirlendiği Rami, sebze-meyvenin merkezi olan hal, uğrak yerlerimdendi. Notlarıma bakmadan bilirdim hangi ürüne ne kadar 'zam' geldiğini. Ne yazık ki gözümle şahit olurdum masasından kalkmadan, odasından çıkmadan sebze ve meyvenin fiyatının listelenmesine... Kaç kez gördüm hatırlamıyorum Rami toptancı sitesinde "Söyleyin, fasulyenin fiyatı bu, yumurtanın şu olacak" diyen "söz sahibi" tüccarları... Enflasyon canavarı, dinozorla gösterilirdi. Ücretler enflasyona uygun artırılmaya çalışıldığı için, ücretler arttıkça etiketlerdeki sıfırlar artar, o sıfırlar arttıkça enflasyon, enflasyon arttıkça ücretler... Yani tam bir kısır döngü.

 

Yıllar geçti, yüzde 100'leri geçen enflasyonları da yaşadık, gece yarısı devalüasyonlarını da... 2000'li yıllar başladığında ise ilk hedef enflasyondu. 2002 yılında yönetimi devralan hükûmet, halkın refahını artırmaya odaklandı, paradan 6 sıfır atıldı ve önce halktaki 'enflasyon psikolojisi' tek haneye indirildi ve ardından da tek haneli enflasyonu gördük, sonra da alıştık bu rakamlara. Yüzde 5-6'lık enflasyon geçildiğinde paniğe kapılmaya başlıyorduk hatta. O dönem, 90'lı yıllara dönmeyiz diyorduk. İktisat hocaları o dönemi masal gibi anlatıyordu öğrencilerine ama geldi o günler. Aylardır fiyat algımız bozuldu. Önce pandemi, ardından Rusya-Ukrayna savaşıyla bozulan dengeler tüm dünyayı enflasyon ateşiyle yakmaya başladı. Bizdeki ateş dünya konjonktürünün yanı sıra eski alışkanlıklarla, oyunlarla, şişirildi de şişirildi. Maliyetler yüzde 100 arttı, fiyat yüzde 500... Bu kontrolsüz, insafsız artışlardan korkanlar daha çok almaya başladı, çekirdek aileler bile un-yağ stokçusu oldu. Onlar aldıkça arz-talep dengesi bozuldu, fiyat daha da arttı ve 3-4 ayda iyice kontrolden çıktı. İş dünyasının en büyük kuruluşlarından olan, 700 bin üyesi bulunan İstanbul Ticaret Odasının (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç dahi bir açıklamasında iş dünyasına "Beklentiye göre fiyatlama yapmayalım, hepimiz bu gemideyiz" dedi ve bunu birkaç kez de tekrarladı. Çünkü hemen hemen her ticaret erbabı, artacak enflasyon, yükselecek asgari ücrete göre zam yapıyor, bu beklenti gerçekleştiğinde yeni bir 'ayarlamaya' daha gidiyordu. Bu yetmezmiş gibi, yüzde 5-6 enflasyonla ihracat rekorları kıran bazı sektörler bile "Bu döviz kuruyla ihracat zor" demeye başladı.

 

Şimdi tam bu noktada enflasyon psikolojisinin önemi giriyor devreye... Beklentinin yönetilmesi her zamankinden daha fazla önem taşıyor. Yapılan anketler, önümüzdeki yılın, yani 2023'ün enflasyonunun maksimum yüzde 33-35 aralığında olması beklentisine işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise "Herkes hesabını en fazla yüzde 20 enflasyona göre yapmalı" mesajı verdi geçtiğimiz günlerde... Düşen beklenti dahi müjde gibi aslında. Şimdi bu psikolojinin iyi yönetilmesi, her zamankinden çok daha önemli, çok daha kıymetli. Sınırsız, hesapsız, insafsız artan fiyatlara 'dur' diyecek en önemli güç bu 'düşük enflasyon' psikolojisi.

 

 

 

Ürünü sele giden indirdi, aracılar vazgeçmedi

 

 

 

Cumartesi günü telefonuma bir mesaj geldi. Kumluca Ticaret Borsası Başkanı Fatih Durdaş, halde düşen fiyatları gösteren bir tablo göndermişti. Daha 2 gün önce konuştuğumda "Seralara çizmelerle giriyoruz, çamurdan adım atamıyoruz, çizmemiz saplanıp kalıyor" diyen, "Çamuru kurutunca alttan çıkacak ürünü yıkayıp piyasayı rahatlatacağız" diyen Başkan Durdaş, piyasanın rahatladığını gösteren fiyatları paylaşıyordu. Arkadaşımız Kaan Zenginli, market ve pazarlarda bir araştırma yaptı. Ancak "Kumluca'da sel var, ürün gelmedi" diye domatesin, biberin fiyatını artıranlar, üretim merkezindeki fiyatın düşmesine rağmen perakendedeki fiyatın geri çekilmediğini gördü. Yani maalesef, arz, talep, ürün fiyatı, maliyeti tamam da, toptan fiyat inerken perakendenin yüksek fiyatta diretmenin tek bir sebebi olabilir; amiyane tabirle 'tezgâh'...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.